Farkı yaratan Türk kadınlarıdır
Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref, Newsweek Dergisi’ne verdiği demeçte Atatürk’e hayran olduğunu, ancak Pakistan Türkiye’den “daha Müslüman” bir ülke olduğu için Atatürk devrimlerinin örnek olamayacağını söyledi. Kendisinin Pakistan’ın kurucusu Muhammed Ali Cinnah’ı izlediğini belirti.
Cinnah’ın yaşamı boyunca kendisine örnek olarak Atatürk’ü aldığını bilenler için çelişkili gibi görünen bir konuşma bu. Ama iki önder arasındaki farkın, bugünkü Türkiye ile bugünkü Pakistan arasındaki farkı da nasıl yarattığını gösteriyor. Gerçek devrimciler ile idare – i maslahatçılar arasındaki farkı vurguluyor.
Pakistan’ın, Türkiye’den ‘daha Müslüman olması’ iddiası ise Müşerref’in kendisine yarattığı bir mazeret olmalı. Halife’yi önce tecrit etmek sonra da hilafeti tümüyle kaldırmak o günlerin Türkiye’sinde de her babayiğidin göze alabileceği bir şey değildi.
Cesur adım ses getirir
Dion Fortune, “Aşkın ve Evliliğin Ezoterik Felsefesi” isimli kitabında “Türklerde, yönetici sınıflar arasında ulusal çapta yüksek bir karakter standardı gelişiminin başarısızlığa uğramasının haremde yaşayan annelerin cehaletinden kaynaklandığı söylenir. Oysa kadınlarını tecrit etmeye bütçesi yetmeyen (Türk) köylü(sü) çok daha iyi bir karakter geliştirmiştir” diye yazıyor. Erken çocukluk döneminin kişilik gelişiminde çok önemli olduğuna dikkat çekerek, bilgisiz ve deneyimsiz kadınların kendi sınırlı yapılarını aşarak çocuklarına kendilerinde olmayan bir şeyi veremeyeceklerini vurguluyor.
Büyük bir toplumsal dönüşüm projesi olarak ortaya çıkan Cumhuriyet’i yaratan kadrolar sanıyorum bu gerçeği iyi biliyor olmalıydılar… Kadınların toplumsal yaşam içinde daha çok yer almalarını sağlayacak düzenlemeleri yaşama geçirmek yolunda korkusuz adımlar attılar.
Cinnah’ın da benzeri girişimlerde bulunduğunu biliyoruz. Ancak Cinnah, Türk devrimcilerinin tersine temel toplumsal yapıyı bozmaya cesaret edemedi. Feodal beylerle paylaştığı iktidarını yüzeysel reformlarla sürdürdü ve meselenin özüne inemedi. İslam ile siyasal iktidarın bağını koparma yolundaki girişimleri o kadar zayıftı ki kendisinden sonra gelen iktidarlar bu bağı kolayca yeniden oluşturabildiler.
‘Burka’ ve ‘çarşaf’
Çok partili döneme geçtikten sonra Türkiye’de yaşananlarla, Pakistan’da Cinnah’tan sonra yaşananlar birbirine çok benziyor.
Ama Türkiye çok şiddetli siyasal çatışmalara sahne olduğu halde geriye dönmedi, Pakistan ise şeriatı Anayasal düzeninin içine yeniden yerleştirebildi.
Toplumsal yaşamda iki ülke arasındaki en önemli fark da bundan kaynaklanıyor. Pakistan kadınların neredeyse hiçbir hakka sahip olmadıkları bir ülkeye dönüştü. Tecavüze uğrayan bir kadının zinadan mahkum olması için bir erkeğin şahitliği yeterli sayılıyor. Bir kadının ifadesinin yasal olarak kayda geçirilmesi için dört tanık bulması gerekiyor. Pakistan cezaevlerindeki kadınların yüzde 80’i bu yüzden mahkum edilmişler.
Pakistan, “burka”dan kurtulmayı başaramadığı için modernleşemedi, Türkiye “çarşaf”ı marjinalize etmeyi başardığı için bugün Avrupa’nın bir parçası olma iddiasını koruyabiliyor… En temel fark budur. Müşerref’in iddiasındaki gibi “daha az ya da daha çok Müslüman olmak” değil…