Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Günaydın bayım, bugün nasılsınız?

 Amerika’da gezi ya da iş amacıyla bulunduğum günlerde her sabah uzun yürüyüşler yaparım.

New York’taysam insanların telaş içinde, neredeyse koşuşturarak bir yerlere yetişmeye çalıştıkları bir ortamda avarelik yaparak yürüyor olmak hoşuma gider. Washington’daysam Georgetown’ın bir ormanı andıran huzurlu sokaklarında yürürüm.
Bu yürüyüşler sırasında göz göze geldiğim hemen herkesin “Günaydın, nasılsınız?” diyerek selam verdiğine tanık oldum.
Bu sadece benim başıma gelen özel bir olay değil. Bizdekinin aksine Amerika’da göz göze gelen herkesin birbirine, sanki daha önceden tanıyormuş gibi selam verdiğini biliyorum.

Korku mu, tanışıklık mı?
Harvard’da hocalık yapan bir İtalyan profesör de aynı olaydan etkilenmiş.
Onun vardığı sonuç, Amerika’da birbirini tanımayan insanların göz temasının çok kısa olması gerektiği. Eğer bu göz teması biraz uzarsa karşınızdaki kişi, daha önce tanıştığınızı varsayarak selam vermek zorunda hissediyormuş kendisini.
Amerika’da okuyan yeğenimle bu konuyu konuşurken, İtalyan profesörün vardığı sonuçtan söz ettim. Bana şiddetle karşı çıktı.
Onun düşüncesine göre Amerikan toplumu bir tür paranoyanın esiri.
Sokakta bir yabancı ile karşılaştığında selam verip günaydın demelerinin ardında da bu korku yatıyor.
Sıradan bir Amerikalı sokakta karşılaştığı bir yabancıya bu davranışıyla “Ben dostum, sana kötülüğüm dokunmaz, sen de aman bana kötülük yapma” demek istiyor.

Barbarlığın zaferi
Hangi tez geçerli olursa olsun bir yabancının Amerika’da kendini çok da rahatsız hissetmemesini sağlayan bir durum bu. İki – üç gündür bulunduğunuz yabancı bir ülkede, sokaklardaki insanların size selam veriyor olması, insanın kendini çok da yabancı hissetmemesini sağlıyor.
Ya da en azından 11 Eylül’e kadar böyleydi.
Gelen haberler gösteriyor ki, Amerika’da artık Ortadoğulu olmak, esmer olmak, Müslüman olmak, hatta sakallı – bıyıklı olmak potansiyel bir suçlu olarak algılanmanıza yol açacak.
Uçaktan indirilebileceksiniz, kimlik kontrolünde bir suçlu gibi ellerinizi başınızın üzerinde birleştirmek zorunda kalabileceksiniz.
Yıllar önce Washington’da tanıştığım İranlı bir rejim muhalifi “Sen bu toplumda İranlı olmak ne demek biliyor musun?” diye sormuştu. “İranlı olduğum öğrenilince sanki Amerikan elçiliğini basan benmişim gibi davranılıyor. Düşünmüyorlar ki, benim burada olmamın nedeni de aynı rejimdir.”
Terörist saldırının ardından Amerika’da Ortadoğulu ve Müslümanlara yönelik düşmanca davranışlara bakınca teröristlerin asıl amaçlarına ulaştığını düşünüyorum. Bu aynı zamanda medeniyetin barbarlığa yenildiğinin de bir göstergesi.
Ne kadar gelişmiş olursa olsun toplumların ırkçılık tuzağına ne kadar çabuk düşürülebilecekleri de böylece bir kez daha kanıtlanmış oluyor.