Sevdim seni bir kere…
Time ve CNN tarafından yaptırılan bir kamuoyu araştırması 11 Eylül’deki saldırının hemen ardından Amerikalıların yüzde 79’unun birbirlerine “Seni seviyorum” dediğini ortaya koyuyor.
Nerede okuduğumu hatırlamıyorum, aklımda şöyle bir söz var: Aşkın dili, yalnızlığın dilidir…
Acaba milyonlarca Amerikalı’nın kendisini koca dünyada yapayalnız hissetmesine yol açan şey saldırının yarattığı olağanüstü dehşet miydi?
Yoksa bu koskoca dünyada, bizi kendimize döndüren, içimizdeki koskoca boşluğu dolduran tek şeyin aşk olması mı?
Ben ikinci yanıttan yanayım. Kişisel görüşüm aşkın insanın içindeki ‘hiçlik duygusunu’ yok edecek en önemli duygu olduğu.
Bu çok bereketli bir duygu bir kere… Bir kere yaşadınız mı, içinizde küçük küçük derelerin birleşerek büyük bir ırmağın oluştuğunu hissedersiniz. Başka birçok duygu da bundan doğar.
Ve en önemlisi; insan, insan olduğunu ancak birisini sevince anlar.
Yaşamın kaynağı…
Gasset şöyle yazıyor: “Bir kez bile sevmek, sevgilinin varolduğu konusunda ayak diremek demektir; onsuz bir evren bulunabileceği olasılığını yadsımak demektir. Sevmek, sevilen şeye sonu gelmez bir çabayla canlılık katma, onu yaratma, isteyerek koruma eylemidir.”
O korkunç yıkımın ardından insanların “Seni seviyorum” demelerinde böyle bir istek yatıyor olmalı. Maddi olan birçok şeyin yıkıldığını görüp, buna karşı insanca ayak direme çabası…
Araştırma birisine “Seni seviyorum” diyen Amerikalıların nasıl bir yanıt aldığını bize söylemiyor.
Kaç kişi “Ben de” diye yanıt verdi bilmiyorum. Ancak, eminim ki bu en çok tekrarlanan yanıt olmuş olmalı. Çünkü aşk esasen kendi içinde bir dengesizlik bardındırıyor ve aşk ilişkisindeki iki kişiden birisi mutlaka eşitsiz konumda: Daha az seviyor, duygularını daha az ifade edebiliyor vs. gibi..
Fark et ve haykır!
Ben bu konuda Barthes’çiyim. Barthes “Seni seviyorum” dendiğinde yanıtın “Ben de” olmasını kusursuz bir yanıt olarak görmüyor.
Biçimsel olarak beğenmediği gibi, “Seni seviyorum” haykırışına zayıf bir karşılık olduğunu düşünüyor.
Kendisine “Seni seviyorum” denilen kişinin de aynı şekilde bir ‘haykırış’la yanıt vermesi gerektiğini vurguluyor: “Ben de seni seviyorum İnci…” gibi!
Milliyet Muhabiri Sema Emiroğlu’nun haberine göre 11 Eylül’ü takip eden günlerde New York’ta ‘sevgili arama servisleri’ne başvurularda çok büyük artış olmuş…
Bu da en başta vurgulamaya çalıştığım şeyi doğruluyor: Bizi bu koca dünyadaki derin yalnızlığımızdan çıkarabilecek tek güç birisine aşkla bağlı olmak…
Modern dünyanın bize dayattığı yaşam modelinde ‘birisiyle’ karşılaşma şansınız o kadar azalabiliyor ki, New Yorklular gibi çareyi ‘sevgili arama servisleri’ne koşmakta buluyor insanlar.
Oysa biliyoruz ki bu öyle aramakla bulunabilecek bir şey değil.
Ve işin en acı tarafı: Çoğu zaman bulduğumuzun farkında bile olamayabiliyoruz.