MİLLİYET

Hâlâ kararsız olan seçmenler için..

 Her şeyi anlayabiliyorum da bu seçim için hâlâ kararsız olduğunu söyleyenleri anlamam mümkün olmuyor.

“Kararsızlar”ın sadece anketlerde ortaya çıktığını zannetmeyin. Konuştuğum bir çok arkadaşım da bu seçim için hâlâ kararını verememiş durumda.
Onlara şunu söylüyorum: Bu seçime tam 19 parti giriyor.. En sağından en soluna kadar 19 parti.. hâlâ karar veremiyorsan, kabahati kendinde aramalısın, başka kimsede değil..
Sol yelpazenin, seçimleri reddeden silahlı unsurları hariç her rengini bulabilirsiniz. DSP’den tutun da TKP’ye, ÖDP’ye, İP’ye kadar “yüz çiçek açsın, bin fikir yeşersin” ilkesinin hayatımızın tam içinde olduğunu gösteren her türlü seçenek..

‘Oyum boşa gitmesin’ sendromu
Benzeri bir durum sağ için de geçerli.. İslamcı arıyorsanız var.. İslamcı – milliyetçi? O da mevcut.. Aklı Orta Asya steplerinde kalmış olanlar da var.. Hem de öyle bir tane mostralık örnek değil, her düşüncenin bir değişik versiyonunu seçebilmenize olanak sağlayacak bir yelpazeden söz ediyorum..
İstemediğiniz hatta çokluğundan şikayet edebileceğiniz kadar merkez partisi de mevcut.. İster liderini seçin, ister programını ve kadrolarını..
Bütün bu tablonun içinde hâlâ kararsız kalabilmenin mümkün olabileceği tek bir durum var elbette.. O da “oyum boşa gitmesin” sendromu..
Aslına bakarsanız kişisel olarak bu “oyum boşa gitmesin” endişesini anlayabilmiş değilim.
Bir oy, adı üzerinde bir oydur, neden boşa gitmiş olsun? Her ne kadar baraj altında kalacak oylar, belki de düşüncesini hiç benimsemediğimiz partilerin işine yarayacak olsa bile toplandığında bir anlam ifade ediyor.
En azından şunu öğrenebiliyoruz: Türkiye’de şu kadar komünist, bu kadar faşist, bu kadar şeriatçı, bu kadar aşırı milliyetçi var…

‘En yakın olanı’ seçmek
Bunun siyaset için önemsiz olduğunu zannetmeyin. Bir çok yeni gelişmekte olan demokrasilerde olduğu gibi Türkiye’de de aşırı uçların siyaset içindeki ağırlığı, merkezin sol ya da sağındaki partilerin hareket biçimlerini etkiliyor.
Ama şöyle düşünmek de mümkün: Verdiğim oy barajı geçmeye yetmeyecekse, tamamen karşı olduğum bir düşüncenin değirmenine istemeden su taşımış oluyorum.
Bu da tümüyle reddedilebilecek bir düşünce değil. Bu durumda da insanın kendisine en yakın bulduğu siyasi görüşün barajı geçebilecek temsilcisine yönelmesinde de hiç bir sakınca görmüyorum.

Aslında seçenek çok değil
İşin ilginç olan yönü şu andaki araştırmalara bu açıdan bakılınca yelpazenin üç tarafında da seçmenin en az bir seçeneğinin olduğu görülüyor.
Öte yandan Türkiye bu seçimlerde önemli bir ayrışma ile karşı karşıya..
Bu seçimde sadece bizi bir süre yönetecek olanları değil, Avrupa Birliği vizyonunu da oylayacağız.
Ben oy verirken bunu düşüneceğim. Nasıl bir Türkiye istiyorum? Avrupa Birliği’nin ve demokratik batı dünyasının bir parçası olan Türkiye’de mi çocuğumu büyüteceğim yoksa dünyadan tecrit edilmiş bir Orta Doğu ülkesinde mi?
Meseleye böyle bakınca seçenek hiç de çok değil ve bu soru karşısında da hâlâ kararsız kalabiliyorsanız, aslında siz kararınızı vermişsiniz, bunun farkında değilsiniz demektir..