Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Halkı temsil eden Meclis'i seçmek…

  Siyasette falcılığa pek inanmam ama bugünün Türkiye’sine baktığımda yeni bir seçimin en azından 2002 yılı içinde yapılmayacağını görüyorum. Hatta biraz daha iddialıyım, bana öyle geliyor ki, uzun yıllar sonra ilk kez ‘erken’ değil, ‘zamanında’ bir seçim yapacağız.

Bugünkü hükümetin icraatlarından ve parlamentonun yapısından hoşnut olmayanların benim bu görüşlerimden memnun olmayacaklarını da biliyorum.
Ancak eğer benim tesbitlerim doğruysa, seçimlere daha çok vakit olmasından özellikle ‘memnuniyetsiz’ kesimlerin memnun olması gerekiyor diye düşünüyorum.
Seçim öncelikli bir gündem maddemiz olmadığı sürece, bugünkü şikayetlere yol açan seçim sisteminin ve Siyasi Partiler Kanunu’nun daha rahat tartışılabileceğine ve toplumumuzdaki genel eğilime yanıt verecek bir çözüm için uzlaşılabileceğine inanıyoru

Seçim sistemi kötü işliyo
Genel eğilimin ne olduğunu uzun uzun anlatmama gerek yok sanırım. Kimse parlamentonun oluşma tarzından memnun değil, herkes lider sultasından şikayetçi, büyük çoğunluk kendi temsilcisini değil, liderlerce dayatılan listeleri seçmek zorunda kaldığını düşünüyor. Bugünkü sorununun esasen Türkiye’nin yönetimiyle ilgili problemlerden kaynaklandığına neredeyse tam bir inanç var.
TÜSİAD tarafından yaptırılan Seçim Sistemi ve Siyasi Partiler Araştırması herkesçe bilinen bu gerçeği bir kez daha bütün çıplaklığı ile ortaya koyuyor.
Beş seçmenden dördü seçim sisteminin kötü işlediğini düşünüyor. Yüzde 84’ü siyasi partilerde demokratik işleyiş olmadığı kanısında, yüzde 78’i parti liderlerinin hep aynı kişiler olmasından şikayetçi, beşte dört sistemin haksız temsile neden olduğuna inanıyor, yüzde 87’si milletvekili adaylarını tanımadıklarını söylüyor.

Çoğunluk ‘istikrar’ istiyor
Araştırma bu sorunun çözümü için vatandaşların ne düşündüklerini de saptıyor: Yüzde 64’ü siyasi partiler kanununun ve parti tüzüklerinin parti içi demokrasi kurumlarını işletecek şekilde düzenlenmesinden yana, yüzde 48’i milletvekili adaylarının tümünün, yüzde 21’i de milletvekili adaylarının çoğunluğunun parti üyelerince belirlenmesini uygun buluyor. Yüzde 85, milletvekili adaylarının seçmen tarafından tanınmasını çok önemli ya da önemli buluyor.
Yüzde 78’lik bir çoğunluk partilere yapılan yardım ve bağışların kamuoyuna açıklanmasını istiyor. Yüzde 79, milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasından yana. Büyük çoğunluk seçim sonuçlarından ‘istikrar’ çıkmasını istiyor. Baraj devam etsin ya da yükseltilsin diyenler yüzde 62. Yüzde 81’lik bir çoğunluk milletvekili adaylarının ‘tercihli sistemle’ oylanmasından yana. Yüzde 61, koalisyon ittifaklarının seçim öncesinde seçmene duyurulmasını istiyor. Seçmenin yarısı 550 seçim çevrelik dar bölge uygulamasına karşı. Yine yarısı iki turlu seçimi uygun görüyor.

Sorumluluk Meclis’in
Bu tür araştırmalar elbette bir seçim sonucu değeri taşımıyor. Ancak toplumumuzdaki genel eğilimi yansıtması bakımından bu araştırma da kendisinden önceki araştırmaları doğruluyor. Bunun da ötesinde herkesin her gün kendi çevresinde duyduğu gerçekleri yineliyor.
Artık sorumluluk TBMM’ye ve siyasi partilerin yöneticilerine düşüyor. Şimdiden bu konuda bir uzlaşma için girişimler başlatılmalı. TBMM’ye daha önce verilmiş bulunan Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu ile ilgili değişiklik teklifleri birlikte ele alınıp değerlendirilmeli ve Meclis’in, halkın sesine kulak veren bir Anayasal organ olduğu kanıtlanmalı.
Seçimlere üç beş ay kala yapılacak alel usul değişikliklerin, bundan önceki değişiklikler gibi yeni temsil sorunları çıkartacağı da artık görülmüştür diye ümit ediyorum.