Memleketin durumuna üzülen bir memurun Başbakan’a yazdığı mektupla başladı her şey.. “Gönüllü katılımla ekonomik krizin aşılması” tartışmalarından söz ediyorum.
Bazı bakanların bu mektubu dinlerken ağladıklarını da öğrendik gazetelerden..
Hatırlayacaksınız, bazı bakanlar İstiklal Marşı’nın yıldönümü nedeniyle düzenlenen bir törende de ağlamışlardı.
Şimdi sırf muhalefet olsun diye “ne sulu gözlü kabine” gibisinden bir yazı yazmayacağım elbette.. Tam tersine, bu “gözü yaşlı bakanlar tablosu”nu “çok hoş” bulduğumu da itiraf etmeliyim.
İçlerindeki insani özü kaybetmemiş kişilerin yerine taş kalpli siyasetçilerin bakanlık yapmalarını savunacak değilim.
Ancak bunu yüceltecek de değilim. Bence ağlamaktan çok daha önce yapılması gereken şeyler var.
39 milyar dolar…
Bir tanesini Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın dün yaptığı bir konuşmadan öğreniyoruz:
“Lüzumlu lüzumsuz banka kuruldu. Bunların denetiminin de iyi yapılamamasının sonucunda millete fatura çıkarıldı. Son bankacılık operasyonları kamu maliyesine 39 milyar dolarlık bir yük getirdi. Bunun hesabının sorulması lazım ve sorulacak..”
BDDK’nın yayımladığı bir rapordan da 31 Ağustos 2002 tarihi itibariyle Hazine’nin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) 17 milyar dolar tutarında “Hazine kâğıdı” verildiğini öğrenmiştik. TMSF’ye ihraç edilen bu Hazine bonoları tutarına tahakkuk eden faizler dahil değil.
Ama Maliye Bakanı 39 milyar dolardan söz ettiğine göre demek ki faizleriyle birlikte bu rakamın ulaştığı boyut bu..
Operasyon lafta kaldı
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), TMSF’ye devredilen bankaların içini boşaltanlara karşı bir tasfiye operasyonu yürütüyor. Daha doğrusu lafa gelince böyle bir operasyon var ama daha tahsil edilmesi başarılmış doğru dürüst bir para da ortada yok.
BDDK’nın geçmiş açıklamalarından öğrendiğimiz kadarıyla el konulan gayrimenkullerin satışından yüz milyon dolar civarında bir gelir elde edildi. Geri ödeme planına bağlanan toplam alacak ise BDDK tarafından geçen Ağustos’ta yapılan açıklamaya göre 707 milyon dolardı.
Buna daha sonra Pamukbank’ın eski sahibi Çukurova Grubu’nun borçlarını tasfiye etmek amacıyla yapılan anlaşmayı da eklemek gerekiyor: İlk üç yılı ödemesiz, libor artı 0.5 faizli, 15 yıla yayılan ödemesiyle 6.2 milyar dolar!
Bu paraların tahsilinin neden geciktiğini, neden bütün batık banka sahiplerinin eski işlerinin başında, eski evlerinde, yatları, uçaklarıyla eski tatlı hayatlarını sürdürebildiklerini sorduğumuzda “medya kavgası” yapmakla itham edilmiştik, bunu da hatırlatayım.
Güç kimde?
Maliye Bakanı’nın dünkü konuşmasında hâkim olan ton, bir iktidarın bakanının değil de sanki bir muhalefet sözcüsünün konuştuğunu düşündürtüyor insana..
O zaman sormak lazım. Şu anda TBMM’de çoğunluğu olan kim? Batık bankacılardan tahsilatın yürütülmesinde mevzuat engeli varsa, bunu aşmak için gerekli yasal düzenlemeleri yapabilecek güce sahip olan kim? Batakçıların, hortumcuların yuttukları parayı, kendilerinden geri almayı başarabilecek olan kim?
Havuz problemi!
Dün bir okuyucu mektubu aldım. 48 yaşında bir sekreter hanımdan.. İktisat Fakültesi’ni bitirmiş ama iş bulamamış kızıyla birlikte küçük bir maaşla, ev kirası da ödeyerek geçinmeye çalışan fedakâr bir Türk annesinden..
Okuyucum kendi kısıtlı bütçesinden “gönüllü katılım havuzuna” 50 milyon lira bağışta bulunabileceğini söylüyordu. Ama şunu da ekleyerek: Hortumculardan alınabilecek tüm para alınabildi mi? Bizim vereceğimiz bu küçük yardımların toplandığı havuzun suyunu bu batakçıların içmeyeceğini kim garanti edecek?