MİLLİYET

İlk aşkım, sevdiğim kadına ilk sarılışım…

  Yıl başlarını severim. Bu konuda yalnız olmadığımı da biliyorum. Yılbaşı yaklaşırken mağazaların vitrinlerinde, sokaklardaki ağaçlarda, elektrik direklerinde ortaya çıkıveren küçük küçük ampullerden yayılan sarı ışığın, içimi aydınlattığını hissederim.
Kış geldiğinde manavlarda ve balıkçı tezgâhlarında erkenden yakılan yüksek voltajlı ampuller de içimde benzeri bir duygu yaratır.

Bu ışıkların dünya yüzündeki milyarlarca insanın içinde hiç sönmeden varlığını koruyan umut ışıkları olduğunu hayal ederim.
Biten yılın geçmişin bütün olumsuzluklarını kendisi ile birlikte götüreceğini düşünürüm…
Değişen tek şeyin takvimden düşen bir yaprak olduğunu bilirim ama yine de yılbaşına özel bir anlam yüklerim.

Kötüler sola, iyiler sağa…
Her yıl muhasebedeki “T” hesapları gibi bir hesap yapma alışkanlığım var. Bir tarafta yapamadıklarım; bilançonun olumsuz tarafı yani, diğer tarafta yapabildiklerim yazılı bir bilanço…
Eğer sağ tarafa yazdıklarım, sol tarafa yazdığım negatiflerden fazlaysa iyi bir yıl geçirmişim demektir.
Ama insan hayatı basit bir muhasebe hesabına sığmaz.
Bazen bilançonun negatif tarafına yazılmış bir madde, bilançonun pozitif tarafına yazılmış yüzlerce maddeden bile daha önemli olabilir.
Hatta bilançonun ters tarafında yazılı olan o çok önemli madde, belki on yıldır orada, başköşedeki yerini koruyor bile olabilir.
O zaman, insan bu hesaba nasıl bakmalı diye düşünürüm…
Başardıklarımın, beni mutlu eden şeylerin çokluğuna bakarak o tek maddeyi unutmalı mıyım?
Yoksa hepsini yok sayıp, o tek maddenin yasını mı tutmalıyım?
Bunun beni sonsuz bir depresyona sokmasına izin mi vermeliyim?

Eksiler artı olabilir
Hayır, buna hiçbir zaman izin veremem.
Çünkü bilirim ki o tek madde orada yazılı olarak durduğu sürece, bir gün bilançonun öteki tarafının en üstüne, hem de kırmızı bir kalemle yazılma ihtimali hep var. Ve bunu sağlayabilmek de sadece benim elimde. Kimsenin değil…
Öte yandan şunu da düşünürüm: Aslında bu bilançoya yazdığım bir çok şey, insan hayatında hiç de önemli olmayan şeylerdir.
Kazanılan bir maç, kaybedilen bir iddia, belki yeni bir otomobil vs..

Son bilançoya yazılacaklar..
Bir gün öbür dünyaya gitme zamanı geldiğinde, bütün hayatımın bilançosunu çıkaracak vaktim kalırsa biliyorum ki bu bilançolarda yazılı olanlardan çok azı “kapanış bilançosunda” yer alabilecek…
Geriye sadece insan hayatının gerçekten en önemli olan şeyleri kalacak.
Kızımı ilk kez kucağıma aldığım an, ilk adımları, ilk söylediği söz, kişiliğinin gelişimini izlemek, sevdiğim kadına ilk sarılışım, evlendiğim gün ve o gün rahmetli babamın döktüğü gözyaşları, ilk aşkım, son aşkım…
Ve hayatımın en önemli portreleri… Kardeşlerim, tüm ailem, yakın arkadaşlar, aşklarım..

Büyümeyi başaramadım…
Tek dileğim o son bilançoda olumsuz maddelerin çok az olmasını sağlayabilmek: Kimi zaman bilmeden kırdığım, bir anlık öfkeme hakim olamayıp üzdüğüm, sevgimi göstermeyi beceremediğim insanlar…
Gerçek yaşam bilançosunun böyle yapılması gerektiğini öğrenecek yaşa geldim.
Eğer hâlâ başaramadığım şeyler varsa bunun da bir türlü yenmeyi başaramadığım “çocukluğumdan” kaynaklandığını biliyorum.
Ve çocukluğumdan hâlâ kurtulamamış olmamın iyi mi, yoksa kötü mü bir şey olduğunu da hâlâ bilmiyorum.
Yarın yeni bir yıl başlıyor. Yeni bir muhasebe dönemi daha…
Hepimize aşk, mutluluk ve sağlık getirsin!