MİLLİYET

Hortumculardan arınmış temiz medya istiyorum

 Büyük bir sürpriz olmazsa bu ay bitmeden yeni bir hükümet kurulmuş olacak. Herkes gibi benim de yeni hükümetten bazı beklentilerim var.

Daha geniş bir demokrasi ortamının yaratılması, ekonominin iyi yönetilerek Türkiye’nin sahip olduğu zenginliklerin toplumun her kesimi arasında adil olarak paylaştırılması, Avrupa Birliği’ne üyelik konusunda ciddi adımların atılması gibi herkesin dileyebileceği şeyler bunlar…
Bir de, tamamen mesleki endişelerden kaynaklanan, kişisel beklentilerim var.
Bunları hükümet kurulmadan önce açıklıkla yazmam gerektiğini düşünüyorum.
Ülkemizdeki demokrasiyi işler hale getirecek kurumlardan biri olduğuna inandığım özgür basın faaliyetinin serbestçe sürdürülebilmesi için gerekli adımlar bunlar…

Bankalar ve patronlar
Türkiye, yakın bir geçmişte çok ciddi bir bankacılık krizi yaşadı. Birçok bankanın sahipleri marifetiyle soyulduğuna, banka kaynaklarının hortumlanmasının ekonomideki krizi büyütüp, derinleştirdiğine tanık olduk.
Bu vahim olayın mesleğimizi ilgilendiren yönü, “hortumlanan” bazı bankaların sahipleriyle, bazı basın – yayın organlarının sahiplerinin aynı kişiler olmasıdır.
Etibank’ın içini boşaltan Bilgin Ailesi, Pamukbank’ın içini boşaltan Karamehmet Grubu, İktisat Bankası’nı boşaltan Aksoy Grubu’ndan söz ediyorum.
Bilgin Ailesi, Sabah ve ATV’nin sahibidir. Karamehmet Grubu Akşam, Güneş, Show TV ve dijital medya tekeli Digitürk’ün sahibidir. Bu grup en son Cumhuriyet Gazetesi’nin de yüzde 40 ortağı olmuş bulunuyor. Bununla da yetinilmiyor ve aynı grubun Sabah ve ATV’ye ortak olma yönünde girişimleri bulunduğu da biliniyor. Erol Aksoy da, bildiğiniz gibi Cine 5’in sahibi olarak medyadaki varlığını muhafaza ediyor.

Amaç borcu ödemek olsaydı
Bu gruplar, ellerindeki medya gücünü kullanarak batırdıkları bankalardan kaynaklanan borçlarını ödememenin, bankalardan hortumladıkları ve tümü Türk halkının ödediği vergiler tarafından karşılanan paraların üzerine yatmanın hesabı içindeler.
Öyle olmasaydı, bankası battığı sırada NTV’nin sahibi olan Cavit Çağlar’ın yaptığı gibi yayın organlarını satıp, borçlarını ödemeye çalışırlardı.
Sabah ve ATV’nin sahibi Bilgin Grubu’nun Etibank’ta hortumlanan paralarla ilgili olarak 400 milyon dolar, çoğu kamu bankalarına olmak üzere 700 milyon dolar borçları var. Toplamı 1 milyar 100 milyon dolar tutuyor.
Cumhuriyet Gazetesi’ne de ortak olarak medyada giderek büyümeyi hedefleyen Karamehmet Grubu’nun Pamukbank’tan kaynaklanan borcu ise 2.5 milyar dolar.
Aksoy Grubu’nun İktisat Bankası’ndan kaynaklanan borcu 1 milyar 200 milyon dolar. Bu durumun basın özgürlüğü için ciddi bir tehdit oluşturduğunu düşünüyorum.

Prangalı özgürlük!
Dinç Bilgin, borçlarını ödemek üzere önerdiği ve üzerinde BDDK ile anlaşmaya vardığı ödeme planına bir süredir uymuyor. Karamehmet ve Aksoy için ise hâlâ bir ödeme planı bile yapılmamış durumda.
Kamu karşısında maddi olarak böylesine “mahkûm” durumda olan kişilerin sahipliğindeki gazetelerde ve televizyonlarda özgür basın faaliyetinin sürdürülebileceğine inanmıyorum.
Bu kişiler, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ellerindeki medya gücünü bir şantaj aracı olarak kullanarak bu borcu ödememeye, hortumladıkları paraların üzerine yatmaya çalışacaklar.

Hükümet hızlı davranmalı
Benim hükümetten bu konudaki beklentim şu: Batık bankaların sahipleriyle bir an önce ahlaki ve yasal bir ödeme planı üzerinde anlaşılmalı ve bu para son kuruşuna kadar tahsil edilmeye çalışılmalıdır. Bu konuda geçmiş hükümetin işleri ağırdan almasının sonucunda bazı yeni ortaklık numaralarıyla mal kaçırıldığına ve yakın bir gelecekte ortada borçları tahsile imkân verecek bir mal kalmayacağına da dikkat çekmek istiyorum.
Temiz bir medya istiyorum.
Dün Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı çok da açık olmayan konuşmayı böyle okuyorum: Hortumculara bankaları iade edilmeyecek, halkın parası son kuruşuna kadar tahsil edilecek..
Sabah Gazetesi’nde “temiz medya” üzerine her gün ahkâm kesen arkadaşa da bir önerim var: Halkın bankadaki parasını cebine hortumlayan kişinin ismi künyede hemen kendi isminin üzerinde yazıyor. İşe önce oradan başla… Boğazına kadar pisliğe batmış olanların temizlikten söz etmeye hakkı yoktur.