Kapıldım gidiyorum, bahtımın rüzgârına
Geçenlerde “bütün iyi erkeklerin kapılmış olduğu” gibi bir boş inanıştan söz etmiştim. Bana gelen okuyucu mektuplarında birçok bekar kadının bu boş inanışa kendisini kaptırmış olduğunu da görüyorum.
Elbette bu tüm kadınlar tarafından kabul edilen bir “önerme” değil.
Bir okuyucum hafta içinde bana yazdığı bir e-postada bu “kapılma” kelimesine takılmış.
“İyilerin kapış kapış kapılarak seçilip ayıklandığı, geriye defoluların kaldığı bir çeşit ucuzluktan mı söz ediyoruz?” diye yazıyor. “Kapılmış” olmanın birisine ait olmayı mı, yoksa “bu ürünün” diğerlerine göre tercih edilme özelliğinin daha yüksek olduğunu mu gösterdiğini müstehzi bir ifadeyle soruyor ve ekliyor:
“Hele bir de bu etiket belediye mühürüyle damgalanmış ise üçüncü şahısların gözünde bir tür TSE damgası mı oluyor?”
Aslına bakarsanız “kapılmış olmayı” bir paye olarak görüyor değilim. “Kapılma” durumunu böyle tanımlayacak olursak eninde sonunda herkesin birisi tarafından kapılmış olacağı gerçeğini ihmal etmiş oluruz.
Seçme ve seçilme hakkı!
Ben bunun yerine “seçilmiş olma”yı kullanmayı tercih ederdim. Sevginin özünde bir seçme, bir karar olduğunu düşündüğüm için… Seçimlerimizle kendi kişiliğimizi ortaya koyduğumuzu ve esasen seçilmişlik duygusunun da insanları kendi gözlerinde yücelttiğini düşünürüm.
‘Kapılmanın’ iki hali
Bana gelen mektuplarda “kapılmış erkek” tanımının genellikle edilgen olduğunu görüyorum. Bu büyük ölçüde doğru, çünkü bir ilişkinin başlamasına da, sürmesine de, bitmesine de karar verenin her zaman kadın olduğuna inanıyorum.
Öte yandan geleneksel olarak “avcı” diye tanımlanan erkek açısından “kapılmış olmak” da edilgen bir durum.
Buradaki “kapılmayı” edilgenlikten çıkarıp etkinleştirecek durum erkeğin bir kadının “aşkına kapılması” olmalı. Bu etkin bir durumu tanımlıyor çünkü özünde bir seçme eylemini taşıyor.
“Kapıldım gidiyorum, bahtımın rüzgârına” şarkısındaki türden bir kapılma durumu..
Aşkın özü gereği…
Bir aşka kapılmış erkeğin dışardaki öteki kadınlar açısından “kapılmış” olması durumu da yine aşkın özünden kaynaklanan bir durum.
Başka kadınların cinsel çekimlerinden erkekleri koruyan şey esasen aşktır. Sadakat dediğimiz duygu bu açıdan aşkın bir başka yüzüdür ki aynı zamanda duygusal yaşamlarımızın içinden çıkılamayacak kadar karmaşık hale gelmesini de önleyecek bir panzehirdir.
Kendimi bu konuya “kaptırıp” daha çok şey yazabilirim ama bugünlük yerimiz bu kadar.
Sevgililer Günü’nde herkesin “kaptığı” ile mutlu olmasını diliyorum.