Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Kötü medya, iyi medyayı kovar

  Motorola ve Nokia’nın yaklaşık 3 milyar dolarlık alacaklarını Uzanlar’a ait Telsim’den tahsil edememeleri ve bunun sonucunda açtıkları dava, geçen hafta tüm dünyada önemli yankılar yarattı.

AP, AFP, Reuters gibi dünyanın önde gelen haber ajanslarının bültenlerinde bu haber çok geniş bir şekilde yer aldı.
Amerika’nın büyük televizyon şebekeleri, başta CBS olmak üzere aynı haberi bültenlerinde değerlendirdiler.
Wall Street Journal, New York Times, Financial Times, The Times, The Economist, The Forbes gibi saygınlıkları tartışma götürmeyecek yayın organlarında da haber birinci sayfalardan, geniş olarak işlendi.

Doğru haberlere çirkin yanıtlar
Haberlerin tümünde ortak olan husus, bu alacağın tahsil edilememesinin Türkiye’ye gelecek yabancı sermaye yatırımlarını önleyeceği bilgisiydi.
Bu haberlere gazetecilik ölçüleri içinde Milliyet, Hürriyet, Posta, Radikal, Finansal Forum ve Sabah gazeteleri de yer verdiler.
Bu olayı bir haber haline getiren iki unsur vardı: Bir Türk şirketine yönelik olarak tarihte ilk kez bu kadar geniş kapsamlı ve büyük bir dava açılıyor ve bu tüm dünya basınında geniş yer buluyordu. İkincisi, ekonomik gelişmesini yabancı sermaye yatırımlarına bağlayan Türkiye, Motorola ve Nokia’nın karşılaştığı güçlükler nedeniyle bu hayaline veda etmek sorunuyla karşı karşıyaydı.
Bu “affedilmez suç”, Uzan medyasında yanıtını bol küfür, hakaret ve iftira dolu yalanlar olarak buldu. Doğan Grubu’nun sahibi ve yöneticileri akla hayale gelmeyecek iftiralara muhatap oldular. Sabah Gazetesi’nin sahip ve yöneticileri de şantajla sindirilmek istendi.
Uzan medyasının amacı, yalan ve şantajla Türk basınını sindirmek ve olayın Türkiye’de duyulmasını engellemekti ki kısmen başarılı da oldular. Birçok gazete, televizyon ve internet kanalı bu haberi görmezden geldi, bazıları da birer sütunluk küçük haberlerle olayı geçiştirmeyi tercih ettiler.
Uzanlar’ın sahip oldukları medya kuruluşlarını bir şantaj ve baskı aracı olarak kullanmaları ilk kez olmuyor.
Birçok kamu yöneticisi bu şantaj ve baskıdan çekindiği için Uzanlar’ın açıkça suç olan eylemlerini araştırmak ve soruşturmakta mütereddid kalıyor, çoğu zaman suç örtbas ediliyor.

Fatura oyunları
Bunlarla ilgili son ilginç haber Finansal Forum’da yayımlandı. Yasa gereği televizyon kuruluşları aldıkları reklamın belli bir bölümünü RTÜK payı olarak ödemek zorundalar. “RTÜK vergisi” diye tanımlayabileceğimiz bu vergiyi Kanal D, ATV, Show gibi kuruluşlar eksiksiz ödüyorlar.
Bu yıl Kanal D 57.5 trilyon lira, ATV 51.5 trilyon lira, Show ise 51.2 trilyon lira üzerinden RTÜK payı ödeyecekler. Star’ın bildirdiği reklam geliri ise sadece 12.5 trilyon lira. Bu dört kanalın izleyicileri kanalların aldıkları reklamın aşağı yukarı birbirine yakın olduğunu biliyorlar.
Ama buna rağmen Star çeşitli fatura oyunları yaparak ve paravan şirketler kurarak, en yakın rakibinden yaklaşık yüzde 80 daha az gelir bildiriyor ve bu oranda daha az RTÜK payı ödeyecek. Bundan önceki yıllarda da tablo böyleydi.

Maliye’nin gücü yetmiyor
RTÜK kendisine bildirilen bu gelirlerin gerçeğe uygun olup olmadığını Maliye Bakanlığı aracılığıyla soruşturuyor. Bütün öteki kanallarla ilgili soruşturmalar kısa sürede tamamlandığı ve bazılarına eksik bildirim nedeniyle ceza bile verildiği halde Uzanlar’la ilgili bir tek araştırma bile sonuçlanmış değil.
Çünkü Maliye Bakanlığı’nın gücü buna yetmiyor. Baskı ve şantaj tehdidi, Maliye bürokrasisini Uzanlar söz konusu olunca işlemez hale getiriyor.
Endişem şu ki bu kötü örnek yakında iyi örnekleri de kovacak. Medyanın bir baskı ve şantaj aracı olarak devlette her işi çözebileceğini gören her türden kara para sahibi, medyaya girmek için büyük bir iştah duyacak.
Bugün yaşananlara “medya kavgası” deyip hafife alanlar gerçek medya kavgasının ne demek olduğunu o gün görecekler ama korkarım o zaman her şey için vakit çok geç olacak.