Eğitim olanağından yoksun olan kız çocuklarının eğitime kazandırılması için Milli Eğitim Bakanlığı ve UNICEF, işbirliği yaparak bir kampanya başlattılar.
Kız çocuklarının okullaşma oranının yükseltilmesi için seçilen 25 ülkeden biri Türkiye…
Önce öteki ülkelerin nereleri olduğuna bakıp hep birlikte halimize ağlayalım: Afganistan, Bangladeş, Benin, Butan, Bolivya, Burkina Faso, Orta Afrika Cumhuriyeti, Cibuti, Eritre, Çad, Kongo, Etiyopya, Hindistan, Malavi, Mali, Nepal, Nijerya, Pakistan, Papua Yeni Gine, Sudan, Tanzanya, Yemen ve Zambiya..
Tek başına bu tablo bile Asmalı Konak’ın son bölümünden daha acıklı!
Çoğu bağımsızlığını yakın geçmişte kazanmış, eski sömürge ülkeleri..
Camiye var, okula yok
Gazetedeki odamın penceresinden baktığım semtte neredeyse yüzer metre arayla camiler yükseliyor. Aynı yerdeki okul sayısı ise bir elin parmaklarından daha az.
Çocuklarını eğitmek için okul yapmaktan aciz bir halktan toplanan yardımlarla yapılan dev camiler..
Camilere elektriği indirimli (buna rağmen faturaları dağıtılıp bedeli tahsil edilmiyor), suyu bedava verirken; okullarından bu hizmetler için para alan bir devlet ve belediye yönetimi..
Niyet iyi olsa da…
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, dün düzenlenen törende yaptığı konuşmada bu kampanyanın başarıya kolayca ulaşacağını çünkü halkın bu iktidara güvendiğini vurguladı.
“Çünkü onlar biliyor ki biz ‘eğitim, tahsil, ilim kadın ve erkek için farzdır’ diyen bir peygamberin öğretisine sahip insanlarız” dedi.
Kız çocuklarının okula gönderilmesine engel olan toplumsal geleneğin, dini taassuptan kaynaklandığını ve gücünü buradan aldığını biliyoruz.
Muhtemelen Milli Eğitim Bakanı da bu nedenle, kız çocuklarının okula gönderilmesini teşvik etmek için ortaya İslami bir referans koymaktan çekinmiyor.
Ancak niyet ne olursa olsun, bunun laik bir ülkenin bakanı tarafından seslendirilmiş olmasını doğru bulmuyorum.
Bir yaman çelişki
Laik bir ülkenin Milli Eğitim Bakanı’nın referansı din olamaz.
Toplumsal sorumlulukların yerine getirilmesi için referansımız dini kurallar ve öğütler olursa, o sistemin laik olduğundan söz edemeyiz.
Bugün okula çocuk göndermek, yarın bir başka konu..
Laik düzende din, kişiyle Tanrı arasında özel bir alanın konusudur ve bir kişisel vicdan sorunudur.
Dini bu özel alandan çıkarıp, toplumsal ilişkilerin modernleşmesi için dahi olsa kullanma niyeti, sistemin laik niteliğini bozar.
Eğitim gibi mutlak surette laik olması gereken bir konuda dini referansların kullanılması ise başlı başına bir çelişkidir.
Milli Eğitim Bakanı’nın bu sözlerinin bir “gizli niyet ifadesi” olduğunu düşünmüyorum. Ya da daha açığı böyle olduğuna ihtimal vermek istemiyorum diyeyim…
Dinin ait olduğu özel alandan çıkarılıp toplumsal yaşamımızın merkezine konması eğiliminin, öncelikle dini inanışlarını kendi vicdanlarıyla başbaşa kalarak yaşamak isteyen “mütedeyyin” insanlara zarar verdiğini siyasi sorumluluk sahibi kişilerin anlaması gerek.
