Mikado'nun Çöpleri
Melih Cevdet Anday’ın “Mikado’nun Çöpleri” isimli oyununu izlediniz ya da okuma olanağını buldunuz mu bilmiyorum. Tiyatrodan anlamam ve izlediğim bunca “müsamere”den sonra fazlaca da hazzettiğimi söyleyemem ama bence “Mikado’nun Çöpleri”, Türk tiyatro tarihinin en önemli üç – beş oyunundan biridir.
İki insanın iç dünyalarındaki açmazları birbirlerine anlatarak ferahlamalarını işleyen oyunu yeniden hatırlamama sebep olan olay, milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılması ve bazı eski bakanlar hakkında TBMM soruşturması yapılması kararı ile ilgili tartışmalar oldu.
Melih Cevdet Anday’ın oyunu bir kış gecesi sabaha karşı saatlerde başlıyor. Sokakta dondurucu rüzgâr ve kar altında kucağında bir bebekle bekleyen bir kadına acıyan bir erkek onları arabasına alıyor ve sabaha kadar kalmaları için evine getiriyor.
Sorulmayan sorular…
Kadına bebeğiyle birlikte yatacağı yatağı gösteriyor ve kendisinin yatmayıp bekleyeceğini, tedirgin olmaması gerektiğini evde anne – babasının bulunduğunu söylüyor…
Adam, bir süre sonra kadının bebeğini yatırdığı halde yatmadığını, tedirgin bir biçimde beklediğini fark eder… Neden yatmak istemediğini sorar…
Kadın yatmadığını, çünkü adamın kendisiyle ve gecenin bu saatinde sokakta ne aradığı ile ilgili hiçbir şey sormadığını hatırlatır. Şimdi kelimesi kelimesine hatırlayamıyorum ama mealen şöyle der: “Bana bir şey sormadınız. Ben bir fahişe miyim? Kocam tarafından sokağa mı atıldım? Bebek kimin? Bana bunları sormadığınız için kendimi size anlatmama da fırsat vermemiş oldunuz. Benim hakkımdaki fikirleriniz bu yüzden sadece izlenimlerinizle sınırlı olacak. Oysa sormuş olsaydınız kendimi ve gecenin bu saatinde kucağımda bir bebekle sokakta ne aradığımı size anlatabilecektim. Hakkımda yanlış bir yargıya kapılmanızı önleyebilecektim. Ve o zaman bu tedirginliğimi üzerimden atmış olarak uyuyabilirdim…”
Oyun karşılıklı bir iç açmayla, gerçeğin değişik boyutlarının olabileceğini sergileyen diyaloglarla gelişir.. Adam Yayınları Mikado’nun Çöpleri’ni Anday’ın öteki oyunlarıyla birlikte basmıştı. Merak edenler bulup okurlarsa bu ilginç oyunu okumalarını önerdiğim için bana teşekkür edeceklerdir, eminim…
Eski bakanlarla ilgili soruşturma kararı alınmasını böyle değerlendiriyorum.
Haklı ya da haksız bu eski bakanlarla ilgili kamuoyunda bir yargı oluştu. Ve oluşan bu yargının bu insanların siyasi yaşamında nasıl yıkıcı bir etki yarattığını da geçtiğimiz seçimlerde birlikte gördük.
Şimdi bu soruşturma vesilesiyle kamuoyu edindiği yargının doğru olup olmadığını öğrenme olanağına kavuşacak. Suçlanan siyasetçiler eğer masumlarsa bunu tartışılmayacak bir biçimde kanıtlama ve böylece belki de yeniden siyasete dönme olanağını bulabilecekler…
Yeter ki dürüst ve adil bir soruşturma yürütülsün…
Dokunulmazlık zırhı
Aynı şey milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasıyla ilgili olarak da geçerli. TBMM’de Necmettin Erbakan’ın mahkûm olduğu suçtan yargılanması gereken milletvekilleri var.. Başka suçlar işledikleri iddia edilenler de var…
Dokunulmazlık zırhı bu kişileri belki yargı önüne çıkmaktan koruyor ama kamu vicdanında temizlenmelerini de önlüyor.. Dolayısıyla dokunulmazlık aslında milletvekillerini koruyan değil, tam tersine önyargıların, dedikoduların, söylentilerin kesin hüküm haline geldiği bir görünmez mahkemede mahkûm eden bir uygulamaya dönüşüyor.
Yargının bağımsız olmadığı için dokunulmazlığın kaldırılmadığı iddialarına ise sadece gülebiliyorum.
Eğer yargının bağımsızlığını gölgeleyen uygulamalar varsa bunu düzeltmek için gerekli önlemleri alacak makam da TBMM’nin bizzat kendisidir…