Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Ne olursa olsun yaşamaya mecbursun…

 Yerli, yabancı televizyonlarda dünyanın dört bir yanındaki savaş karşıtı gösterileri izliyorum.
Brezilya’da, İtalya’da, Malezya’da, Almanya’da savaş karşıtları ayaktalar.

Önceki gece bir yabancı Tv istasyonunda dünyanın dört bir yanındaki insanların telefonla bağlandıkları bir program izledim. Türkiye’nin, ABD birliklerine geçiş izni vermesiyle ilgili görüşlerini açıkladılar. Şili’den, Nijerya’dan, İsviçre’den, Fransa’dan ve adlarını şimdi hatırlayamadığım bir sürü ülkeden insanlar görüş açıklıyorlar: Türkiye şöyle yapsın, Türkiye böyle yapsın…
Yabancı gazetelerde bir sürü makale ve karikatür yayımlanıyor, Türkiye ile ABD arasındaki pazarlıkları alaya alan..

Elimiz kolumuz bağlı
Türkiye’yi ve Türk hükümetini sadece parayı düşünen bir tüccar gibi gösteren, çoğu belirgin bir ırkçılıkla sakatlanmış iğrenç karikatürler..
Yeteri kadar uzaktaysanız bu kriz ile ilgili bir düşünce geliştirmeniz, fikir beyan etmeniz ne kadar kolay..
Biz Türkler için her şey bu kadar kolay değil oysa.. Siyahları, beyazları, grinin çeşitli tonlarını da görmeniz gerekiyor. Hangisinin doğru davranış olduğuna karar vermek buradan bakınca o kadar da kolay değil.
Bir kere bu denklemin en önemli verilerini değiştirmek elinizde değil.
ABD kendince bir karara varmış ve askerlerini bu iş için gönüllü olan Kuveyt’e çoktan yollamış bile.. Gerektiğinde ağır kayıpları göze alıp harekâtı sadece güneyden yürütebileceklerini de söylemeyi ihmal etmiyorlar. Suudiler üslerini açmışlar.. Akdeniz’de dolaşıp duran gemiler ise Türkiye’nin vereceği son kararı bekliyorlar.
Hâkim olan tek görüntü savaşın kaçınılmaz olduğu. Türkiye, ABD ile pazarlıkları bitirse de bitirmese de, TBMM tezkereyi kabul etse de etmese de bölgemizi içine alan bir savaş havası var ve Türkiye bu görüntüyü değiştirme olanağına sahip değil.
Denklemin değiştiremediğimiz bu yönünün yarattığı sonuçlar var elbette.. Dolar, yükselmek ile düşmek arasında bir ince sınırda bekliyor. Turizm sektörü şimdiden savaş rüzgârının altında savruluyor. İhracatçıların siparişleri bıçakla kesilmiş gibi.. Önümüzdeki yılların borç ödemelerini yapabilip yapamayacağımız havaya fırlatılan bir paranın yazı mı tura mı geleceği kadar belirsiz.
Savaş hemen başlar ve hemen biterse daha mı iyi diye düşünmeden de edemiyor insan.

Uzarsa halimiz harap
ABD’den şu kadar dolar alsak, bu kadar kredi olanağı yaratsak ve savaş iki hafta içinde bitse diye yakında duaya bile çıkabilirim.
Bir işletme yöneticisi olarak biliyorum ki bu atmosferde uzun süre yaşayabilmemiz mümkün değil. Savaş fikrine temelden karşı olsam da artık ne olacaksa bir an önce olup bitmesini istiyorum.
Ateşin düştüğü yeri yakacağını biliyorum çünkü.. Kaç kişinin işsiz kalma ihtimali oduğunu, kaç şirketin iflas bayrağını çekebileceğini görebiliyorum.
Ve bunların salt bir istatistik olmadığının da farkındayım. Tanıdığım insanlar işsiz kalacak, bildiğim firmalar batıp, yok olacak.. Yılların emeği heba olup gidecek.
Olayların bu noktaya gelebileceğini önceden göremeyip, gerekli insiyatifi zamanında kullanmayı başaramayan bir liderlikten yoksun olmamız ise en büyük talihsizliğimiz diye düşünüyorum.