MİLLİYET

Önce denklemi bozmak gerekiyor

  İstanbul’daki bombalama eylemi bir kez daha gösterdi ki, kaynağını Ortadoğu’daki sorunlardan alan terörün ne zaman, nerede ortaya çıkabileceğini kestirmek mümkün değil.

11 Eylül’de New York’taki ikiz kulelere yapılan saldırının ardından ortaya çıkan “terörü kaynağında yok etmek” stratejisi de pek işe yaramış görünmüyor.
El Kaide’yi yıkmak ve lider kadrosunu tamamen yok etmek amacıyla girişilen savaşın üzerinden bir yıl geçmeden Afganistan’ın bazı bölgelerinde Taliban’ın iktidarını yeniden kurmuş olması ve El Kaide kaynaklı terörün, dünyanın değişik yerlerinde can almaya devam etmesi bunun kanıtı..
Irak’ta işgal sonrasında düzenin hâlâ sağlanamamış olması da, bu terörü besleyen bir faktör olarak artık yaşamımıza girmiş bulunuyor.

Arap coğrafyasına demokrasi
Ortadoğu sorunu çözülmeden yapılacak her girişimin kesintiye uğraması, yapılan her savaşın sonuçsuz kalması kaçınılmaz diye düşünüyorum.
Bugün dünyayı tehdit eden terörün nerelerden beslendiğini, gücünü nereden aldığını iyi görmek gerekiyor.
Ortadoğu kaynaklı terörü doğuran denklemin bir tarafında hiç kuşku yok, bölgedeki beceriksiz Arap yönetimleri yer alıyor.
Arap dünyası, sahip olduğu onca doğal zenginliğe rağmen büyük oranda ortaçağ koşullarında yaşıyor.
Eğitimsiz, dünyadan kopmuş ve tecrit edilmiş Arap coğrafyasında yaşayan yüz milyonlarca insan gelecekten ümidini neredeyse tamamen kesmiş durumda.
Arap diktatörler, kendi yarattıkları bu sorunu, halk dayanağından yoksun iktidarlarını sürdürebilmek için alabildiğine kullanmakta da tereddüt etmiyorlar.
Arap halkının içinde bulunduğu olumsuz şartlara yönelik öfkesinin, İsrail’e ve Yahudilere yönelmesi için ellerinden geleni yapıyorlar.
Arap halkı sorunlarının kaynağının başkaları değil kendi diktatörleri olduğunu görmeden bu öfkenin yatışması da mümkün değil.
Demek ki terörü yaratan denklemin bir tarafını değiştirmek, bölgedeki Arap yönetimlerini değiştirmekten geçiyor. Arap coğrafyasına demokrasinin gelmesi gerekiyor.
Bunun sadece dışardan zorlamalarla gerçekleşemeyeceği de Irak’ta görüldü.
Arap dünyasının kendi iç dinamikleriyle bu sorunu çözmesi gerekiyor.

Çözümsüzlüklerin nedeni
Denklemin öteki tarafında Filistin sorununa adil bir çözüm bulunmamış olması duruyor. İşgalin ve kuşatmanın aşağılayıcı bir şekilde sürdürülmesi, bütün Filistin halkının cezalandırılmasına yönelik hareketler, denklemi çözülemez hale getiriyor.
Ve Filistin’de barış dışardan zorlamalarla gerçekleştirilebilecek bir çözüm olarak önümüzde duruyor.
Şaron yönetiminin saldırgan tavrını değiştirmek mümkün. Çünkü İsrail, aynı zamanda bölgede muhalefetin çok güçlü olduğu tek demokrasi.. Ve bu muhalefetin varlığı, sorunun çözümü yönünde başlatılacak uluslararası çabaların sonuç almasında çok önemli roller oynayabilir.

Filistin sorununa neşter
Filistin sorununa adil bir çözümün bulunması, aynı zamanda bölgedeki Arap diktatörlüklerinin yıkılması sürecini de başlatacak bir kartopuna dönüştürülebilir.
Ortadoğu kaynaklı uluslararası terörizmi önlemek için bu denklemi temelinden bozmak gerekiyor.
Filistin sorununun çözümü bu konuda en önemli adım olacaktır.