Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Parmaklıklar bedenlerde değil beynimizin içinde

 Ellen Woodall bir antropolog. Son araştırması için hizmetçi kılığına girerek iki yıl süreyle çıplaklar kamplarında çalıştı.

Çıplaklık felsefesi 1920’lerde Amerika’da doğdu. Günlük yaşamın ve genel geçerliliği olan ahlak anlayışının dayattığı ‘giysilerin’, insanlar arasındaki eşitsizliği vurguladığına inanan bir grup, ‘herkesin eşit olduğu’ bir ortam yaratmak iddiasıyla ilk çıplaklar kamplarını oluşturdu.
Ellen Woodall, 80 yıllık geçmişi olan çıplaklar kampı uygulamalarının erkekleri ve kadınları gerçekten ‘içine hapsoldukları kabuklarından’ kurtarmaya yarayıp yaramadığını araştırdı.
Ulaştığı sonuç çıplaklık felsefesini savunanları hayal kırıklığına uğratacak: Giysilerden arınmak, günlük yaşamda edindiğimiz davranışlarımızda herhangi bir değişiklik yaratmıyor.
Giyinik dünyada var olan tüm davranış kalıpları, çıplaklar dünyasında da aynen sürüyor.
Tıpkı giyinik yaşamda olduğu gibi, çıplaklar kamplarında da bir süre sonra erkek ve kadınlar kendi aralarında küçük grupçuklar oluşturarak dedikodu yapmaya devam ediyorlar.
Woodall’ın vardığı sonuç gösteriyor ki insanları belirli davranış kalıpları içine hapseden şey, üzerlerindeki giysiler değil. Tutum ve davranışlarımızdan yarattığımız hapishanemiz aslında kafamızın tam içinde ve onu da oradan söküp çıkarmak, bir elbisenin vücudumuzdan sıyrılıp yere düşmesiyle mümkün olamıyor.
Aslına bakarsanız kadınlar ve erkeklerin bir arada çıplak olmalarının da özel bir manası olduğunu sanmıyorum. Bence bu Amerikan ticari dehasının yarattığı ve ‘felsefe’ kılığına soktuğu bir şeydi ve Woodall’ın araştırması da bunu kanıtlıyor: Amerika’da çıplaklar kamplarının yıllık cirosu 400 milyon doları geçiyor!

Mesaj: Sen bir hiçsin
Buna karşın utanıp sıkılmadan, belirgin bir kayıtsızlıkla bir yabancının önünde soyunmanın davranışbilim açısından özel bir manası olmalı.
Milan Kundera, bu kayıtsızlığın karşıdaki kişiyi hiçlediğini savunuyor. Böyle davranan kadın ya da erkek, karşısındakine şöyle demek istiyor: Benim için bir hiçsin, senin yanında soyunabilir, ne istersem yapabilirim. “Bu mağrur kayıtsızlığım, aslında senin önünde dilediğim gibi davranmamı sağlayan bir örtüdür.” Kundera, burada çıplaklığın da aslında bir tür giysi olduğunu düşünüyor.
Benzeri bir fikre Stanley Kubrick’in filmi “Gözü Tamamen Kapalı”da da rastlamıştık. Bir karı kocanın çözülmeye başlayan ilişkisini vurgulayan bir sahneydi: Nicole Kidman’ın Tom Cruise’un yanında tuvalette oturma ve temizlenme sahnesi aynı ‘hiçe sayılmayı’ anlatıyordu.

Gizemli ve erişilmez…
Gasset ise çok daha farklı bakmakla birlikte aynı yere varıyor: Kadında bir kendini saklama ve gizleme içgüdüsü bulunduğunu düşünüyor. Kadının erkeğin bakışlarından saklamaya çalıştığı şeyin aslında bedeni değil, erkeğin bedene yönelttiği niyetlere karşı gösterdiği bir tepki olduğunu yazıyor.
“Bir kadının kendisiyle başkaları arasına koyduğu bütün o lüksten ve zarafetten, bütün o süslenmeler ve mücevherlerden güdülen amaç, kadının iç benliğini saklama, bu benliği daha gizemli, daha ulaşılmaz, daha erişilmez kılma isteğidir” diyor.
Kadın bu zarfını sadece seçtiği, sevgiyle bağlandığı özel erkeğe açar.
Nudistlerin 80 yıl sonra hayal kırıklığına uğramalarının nedeni de bu olsa gerek.