Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

ŞAMPİYONLAR LİGİ'NDE DÜŞTÜĞÜ GRUP KİMİNE GÖRE KOLAY, KİMİNE GÖRE ZOR…

 Fenerbahçe turu geçer mi?

Şampiyonlar Ligi kuraları çekildiğinden beri birçok kişinin en önemli merakı Fenerbahçe’nin bu grupta ne yapabileceği.. Rakiplerin isimlerine göre futbol yorumu yapanlara bakılırsa Fenerbahçe’nin işi kolay..
Bu sezon Fenerbahçe’nin, Şampiyonlar Ligi’nde “sıfır çektiği” sezona göre önemli üstünlükleri var.
Bir kere Fenerbahçe belki de tarihinde ilk kez oyun disiplininden sonuç ne olursa olsun maç boyunca kopmuyor.
Fizik gücü çoğu Avrupa takımından üstün.
Kadrosundaki oyuncuların önemli bölümü Avrupa’nın sayılı takımlarında rahatlıkla forma giyebilecek çapta..
Ancak Fenerbahçe’nin dört maçlık lig performansına bakınca, “iyimser” olmak için olumlu yönlerinin yetmeyeceği söylenebilir.
Fenerbahçe bu sezon her maçta oynadığı 10 – 15 dakikalık yüksek tempolu ve çok paslı oyunu Şampiyonlar Ligi karşılaşmalarında daha uzun süreye yaymayı başarabilirse, ikinci tur için ümitli olmak mümkün.
Oysa bu sezon Fenerbahçe oynadığı maçların büyük bölümünü geriden ileriye şişirilen toplarla geçirdi.
Bu oyun tarzı devam ederse Fenerbahçe, Avrupa’da her maçı kaybeder dersem çok iddialı mı konuşmuş olurum, bilmiyorum.
Öte yandan Daum’un Kayseri maçında yaptığı diziliş değişikliği eğer Şampiyonlar Ligi için bir hazırlığın işaretiyse, oyuncu seçimini gözden geçirmekte yarar var.
Aurelio’nun yanında Fabiano yerine Deniz’i ikinci ön libero olarak sürmek bana daha doğru bir tercih olurdu gibi geliyor.
Serhat’ın yerine sağ kanada Nobre’nin konması ise ancak bir “dahi”nin anlayabileceği bir tercih olmalı…

Az demokrasi, az gazete: İyi kulüp yönetimi!

Arkadaşımız Bilal Meşe’nin Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören ile yaptığı ilginç söyleşiyi okumuş olmalısınız.
Demirören, söyleşinin bir yerinde şöyle söylüyordu:
“Çok fazla demokratız. Her şeyimiz kamuoyunun önünde tartışılıyor. Bu hiç de hoş değil..”
Beşiktaş Başkanı’nın bu sözleri aslında hiç yabancısı olmadığımız bir duruma işaret ediyor.
Fenerbahçe ve Galatasaray başkanlarından da zaman zaman benzer yakınmaları dinliyoruz:
“Bu haberi nereden duydunuz?”
“Bunun yayımlanması doğru değil.”
“Bunlar bizim iç meselelerimiz..”
Gazeteciler de bu ülkedeki başka herkes gibi takım tutuyorlar.
Ancak işlerini yaparlarken taktıkları gözlük takımlarının gözlüğü olmuyor.
Ulaştığımız bir haberi yayımlayıp yayımlamama kararı verirken kullandığımız ölçütler kulüp taraftarlığımızla değil, mesleğimizin evrensel kurallarıyla ilgili..
Böyle olduğu içindir ki büyük kulüplerimizi izlemekle görevli arkadaşlarımız ulaştıkları bilgileri yazdıklarında çoğu kez “kulübü karıştırmakla” suçlanabiliyorlar.
Kulüplerimizin yöneticileri zannediyorlar ki olup bitenler gazetelerde yayımlanmazsa her şey daha iyi olacak..
Ünlü Amerikalı zengin Rockefeller’a yaşamının son günlerinde özel bir gazete hazırlanırmış. Bir tek adet basılan, sadece “iyi” haberlerin yayımlandığı, okuduğu zaman üzülmeyeceği haberlerin yer aldığı bir gazete..
Sanıyorum bizim kulüp yöneticilerimizin görmek istedikleri gazete de böyle bir şey olmalı..
Sadece kulüplerle ilgili “iyi” haberlerin yayımlandığı, “eleştiri”nin olmadığı ve “muhalefetin sesi”nin duyulmadığı gazeteler..
Ama gelin görün ki bizim meslekte de bu tür yayınlara “gazete” değil, “Rockefeller Copy” deniliyor..
Öte yandan Demirören’in “Çok fazla demokratız” sözüne doğal olarak takıldım.
Demirören, demokratik bir yarıştan sonra kulüp üyelerinin çoğunluğunun oylarını alarak başkan seçildi.
Demokratik seçimlerin olduğu her yerde muhalefetin de serbest olmasını neden eleştiriyor, bunu anlamak mümkün değil.
Demokrasi öyle bir kavram ki, “az olduğu” yerde varlığından söz edilemez.
Seçimle göreve gelenlerin demokrasinin “fazla” olmasından yakınmalarına sanırım bir tek ülkemizde rastlanıyor!

Adı gibi bir adam: Aykut Kocaman

BİRBİRİNDEN güzel golleri bir yana, 1995 – 96 sezonunda Trabzon’daki şampiyonluk maçından sonra mikrofonlara söyledikleriyle yer etti hafızamızda. Kendini rakibin yerine koyup Trabzonsporlu futbolcular için üzüldüğünü söylemişti. O, yenmeyi de yenilmeyi de bilenlerdendi. Sonra İstanbulspor’a hoca olup beş parasız futbolcularına ‘iyi top’ oynattı. Şimdi Malatyaspor’un başında. Aykut, tıpkı futbolculuğundaki gibi her zaman iyi işler yapmaya çalışan, iyi bir adam. Onu ve yönettiği takımları izlemek insana zevk ve umut veriyor…

Tanıdık bir nakarat!

Maçtan önce:
Biz bugün buraya ‘puan ya da puanlar’ almaya geldik.
Maçtan sonra:
Valla iyi oynuyoruz ama şanssızlığı kıramıyoruz.
Artık önümüzdeki maçlara bakıyoruz!