Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

'Antalya'ya âşık oldum Türkiye fikrim değişti'

 Soçi’deki yazlık konutunda görüştüğümüz Rusya lideri Putin, yıllar önce gelip hayran kaldığı Antalya’yı bir kez daha turist olarak gezemeyeceği için üzülüyor

Vladimir Putin’i, yıllar önce Antalya’da küçük teknesiyle gezdiren kaptan ve çok güzel yemekler pişiren iki yardımcısı hâlâ hatırlıyorlar mı, bilmiyorum. Teknelerindeki mütevazı Rus turistin bir gün gelip Rusya Federasyonu Devlet Başkanı olacağını da o tarihte büyük olasılıkla hiç düşünmemiş olmalılar…
Ama şurası bir gerçek ki Putin onları hâlâ hatırlıyor ve Türkiye ile ilgili çok dostane fikirlere sahip olmasını bu üç gizli kahramanın “sıcak dostlukları” ile açıklıyor.
“Çok hoşlandım demem yeterli bir açıklama olmaz. Antalya’ya âşık oldum. Bugün en çok üzüldüğüm şeylerden biri de artık Antalya’ya bir daha sıradan bir Rus turist gibi gitme olanağımın hiç olmayacağı. Üç kere yaptığım Antalya gezilerinden sonra Türkiye hakkındaki düşüncelerim değişti. Sıradan insanlarla kurulan diyalog benim kafamdaki Türkiye düşüncesini değiştirdi. Hepsi çok açık, çok iyi niyetli insanlardı” diyor.
Putin ile, Stalin döneminden beri Rusya devlet başkanlarının yazlık olarak kullandıkları Soçi’deki Baçarov Ruçey Rezidansı’nda buluştuk.
Hürriyet’ten Ertuğrul Özkök, Sabah’tan Ergun Babahan, CNN Türk’ten Mehmet Ali Birand, Milliyet ile Hürriyet’in Moskova muhabirleri Cenk Başlamış ve Nerdün Hacıoğlu ile birlikteydim.
Başlangıçta 30 dakika televizyon çekimi, 30 dakika da balkonda çay sohbeti yapacağımız bize söylenmişti.

RUS TURİST ‘SICAK DENİZ’DE!
Ancak Putin bize öyle bir ilgi gösterdi ki ancak yanından ayrıldığımızda iki saate yakın bir süre sohbet ettiğimizi fark edebildik. Rusya gibi bir ülkede benzerine daha önce hiç rastlamadığım bu küçük jest bile Putin’in bu ay yapacağı Türkiye ziyaretine ne kadar büyük önem verdiğini gösteriyor.
Sohbete başlarken Putin’e Türklerin uzun yıllar boyunca Rusların sıcak denizlere inme isteklerinden çekindiklerini hatırlattım. Şaka yollu şimdi Antalya’ya her yıl gelen bir milyondan fazla Rus turistin bu “gizli amacı mı gerçekleştirdiğini” sordum. “Ciddi konuşmak gerekiyorsa bizim ortak çıkarlarımız çok fazla. Dünya iki kutuplu şeklinden çıktıktan sonra ilişkilerimiz de değişmeye başladı. Ülkelerimiz arasında bloklarla ilgili taahhütler kalmadı. Kendi çıkarlarımızı düşünmeye başladık. İlginç olan, tarihte birçok savaş yaşandı. Ancak buna rağmen günümüzde çatışma ortamı oluşturacak tek bir sorunumuz bile yok. Rekabet için bir neden yok” diye yanıtladı beni.
Daha sonra Çeçenistan ile ilgili bir soruyu yanıtlarken Rusya’yı en iyi Türkiye’nin anlayabileceğinden söz etti:

‘TÜRKİYE BİZİ İYİ ANLIYOR’
“Biz seçimimizi yaptık, Çeçenistan’daki geniş kitlelerin tümüyle görüşme kapısını açtık. Gelmeyenler haydutluğu seçti… Komşu Türkiye bizi bu hususta iyi anlıyor olsa gerek, çünkü yıllardır bölücülük ve terörle uğraşıyor… Zaten görüşlerimiz benzer olmasa neden Türkiye’ye gideyim? 30 yıldır giden olmadı.”
Çeçenistan konusu Putin’in bütün sohbet boyunca üzerinde en uzun konuştuğu soruydu. Belli ki bu konuda anlatmak istediği çok şey var ve karşısında gazeteciler görünce kendisini sınırlama gereği duymadan anlatmak istiyor.
Çeçenistan’da yapılan seçimlere halkın yüzde 80’inin katıldığına ve bunun zorla yaptırılamayacağına dikkat çekiyor. Çeçenistan sorununu yaratan olgunun tarifini de açıkça yapıyor: Kökten dincilik!
“1996 yılında Rusya fiilen Çeçenistan’ın bağımsızlığını kabul etti. Hukuki olarak değil ama fiili olarak kabul etti. Rusya’nın bölgeden çekilmesiyle oluşan boşluk İslami kökten dincilikle dolduruldu ve bu kökten dincilik iktidarı ele geçirmek için araç olarak kullanıldı. 1999 yılında Çeçen topraklarından komşu Dağıstan’a saldırı oldu. Dünyanın dört bir yanından teröristler, Dağıstan’a saldırmak için Çeçenistan’a geldi. Ancak artık Çeçenlerin büyük bir kısmı milli duygularının belli kesimlerce kötüye kullanıldığını anladı.”

‘AB KÖTÜ ETKİLEMESİN’
Sohbet sırasında AB üyesi bir Türkiye’nin Rusya için ne anlama geleceğini de sorduk. Türkiye’de AB karşıtı bazı çevrelerin geçtiğimiz yıllarda AB yerine Rusya ile ortaklaşa bir strateji geliştirme önerilerini hatırlattık.
Bu öneriyi duyunca gülümsemesine engel olamadı ve şunları söyledi:
“Bunu söyleyenler akıllı adamlar. Konuya daha ciddi yaklaşacak olursak, AB yolu Türkiye’ye planlı gelecek imajı veriyor. İstikrarlı olmak istiyor. Çıkar ilişkileri olarak olaya bakacak olursak Rusya ve Türkiye’nin şu anda ulaştıkları ve ulaşacak oldukları ekonomik ilişki boyutunun zarar görmemesi temennimizdir. Bu yıl ikili ticaretimiz yüzde 60 gibi astronomik bir oranda arttı. Böyle devam ederse ekonomik ilişki ciddi boyutlara ulaşacak. Bizim isteğimiz, Türkiye’nin AB’ye girişi Rusya ile ilişkilerini olumsuz bir şekilde etkilemesin. Örneğin AB kurallarına göre bir AB ülkesine enerji kaynağı girişi sadece bir ülkeden sağlanamaz. Fakat Türkiye en ucuz enerjiyi Rusya’dan alabiliyorsa neden kendisini sınırlasın?”

‘ERDOĞAN SÖZÜNÜN ERİ’
Putin, sohbet sırasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kişiliğine çok değer ve önem verdiğini de özellikle vurguladı.
“Sizin başbakanınızı sözünü tutan bir insan olarak tanıyorum. Bana özel bir konu hakkında söz vermedi, ancak belirli konularda tavrını, kendisi ve ülkesi için zor konular olsa bile değiştirmediğini gördüm” dedi.
Birçok kişi gibi biz de Yeltsin’in nasıl olup da kendisini bu görev için tercih ettiğini merak ediyorduk. Yeltsin’in anılarında Putin’in başlangıçta bu görev için isteksiz olduğu da yazılıydı. O günleri anlatmasını istedik. İçtenlikle yanıt verdi:
“Yeltsin’in anılarını okumadım ama aşağı yukarı dediğiniz gibi oldu. Bunun büyük bir sorumluluk olduğunu ve kendimi hazır hissetmediğimi söyledim. İlk görüşmemiz böyle sona erdi. Yani fiilen red cevabı verdim. O ise bana, “Yine de bir düşünün” dedi. Bir süre sonra yine beni çağırdı ve daha ısrarlı bir dille aynı öneriyi getirdi. “Kişisel planlarınız olabilir ama bunu yapmalısınız” dedi. “Hayır” diyemedim.”

‘YELTSİN ÖZGÜRLÜK VERDİ’
Sovyetler Birliği döneminde Kremlin bizler için entrikalarla dolu bir yeri çağrıştırıyordu. Kapalı kapılar ardında nelerin döndüğü hep merak edilirdi. Putin’e şimdiki Kremlin’in nasıl bir yer olduğunu da sordum:
“Daha Yeltsin’in iktidara gelişiyle yalnız Kremlin değil, tüm Rusya köklü bir biçimde değişti. Yeltsin günümüzde çok eleştirilen bir şahsiyet. Ancak sağladığı büyük bir kazanım var. O ülkemizin insanlarına özgürlük verdi. Kremlin dahil, her yerde hissediliyordu bu özgürlük. Çok yapıcı bir ortam vardı Kremlin’de. O zaman ben de orada çalışıyordum. Yeltsin’in kançılerya şef yardımcısıydım. Ondan sonra başbakanlığa geçtim. Damdan düşer gibi olmadı benim başkanlığım.”

’10 DOLAR VERİP GELMİŞTİM’
Yeltsin’i “Rusya’ya özgürlüğü getiren insan” olarak tanımlayınca kendisini nasıl tanımladığını sorduk.
Yanıtı şöyle oldu:
“Ekonomiyi istikrara kavuşturduk, gelişmenin temelini attık. Ortalama yıllık yüzde 7 büyümeyle kalmıyor, ekonomiyi bürokrasiden de kurtarmaya çalışıyoruz. Vergi reformu gerçekleştirdik ve bu alanda adımlara zemin hazırladık. Ben başkan olana kadar Rusya’da eski ve yeni, iki ekonomik sistem çalışıyordu. Ben yalnız yenisine dönüşü sağladım. Ekonomiyi daha işlevsel ve etkili kıldım.”
Sözün burasında bir an durdu. Ve “Bugünkü ordumuzun durumu da 90’lı yıllardaki gibi değil” dedi, “Bu sözüme önem verin…”
Sohbetin sonunda Rusya’ya gitmek isteyen Türklere sınır kapılarında ve vize verilmesi sırasında neden güçlükler çıkarıldığını da sorduk: “Ben de sınırda 10 dolar ödeyip kolayca turist olarak ülkenize gelmiştim” diye hatırlattı. Türkiye’nin turist çekmek için vize kolaylığı sağlamasına Rusya’nın karşılık vermesi gerektiğini söyledi: “Güvenlik güçlerimiz kendi mesleki problemlerini terörle mücadele uğruna normal insanların sırtına yük olarak yıkmamalı. Bize dostça davranan bir ülkeye benzer şekilde yanıt vermeliyiz.”
Putin ile görüşmemizde konuşulanlar bunlar. Vladimir Putin ve Soçi ile ilgili kişisel gözlemlerimi de yarın yazacağım.