Seçim bitti ama tartışacak çok şey var
Seçim geride kaldı. Seçim heyecanı aradan geçen günlerle birlikte düşecek. Birçok seçmen, seçim sonuçlarıyla ilgilenmeyi bir tarafa bırakıp kendi işine gücüne, yaşam kavgasına dönecek. Bu son derece normal bir gelişme…
Ancak siyaset, bu seçim sonuçlarıyla yeni bir dönemece giriyor.
Bu nedenle seçim sonuçlarının daha çok tartışılacağını ve bunu yapmanın da ülkemizin demokratik hayatı için vazgeçilmez önemde olduğunu düşünüyorum.
Seçim sonuçları gösteriyor ki AKP, henüz “iktidar yıpranması”na uğramamış.
Bu seçimin bir yerel seçim olduğunu ve iktidarda olanın her zaman avantajlı olduğunu elbette aklımızdan çıkarmamalıyız. Bu sonuçlarda bunun da rolü olmalı.
Ama en büyük faktör, genel seçimlerle yerel seçimler arasında geçen kısa süre içinde halkın AKP’den umudunu kesmemesidir..
Ve elbette AKP’den umudunu kesmemiş olmak kadar önemli olan bir diğer faktör de karşısında elle tutulur bir alternatif görememiş olmasıdır.
Bu açıdan bakacak olursak pazar günkü seçimde AKP’nin kendi doğal zirvesine de ulaştığını söyleyebiliriz.
Gelecek genel seçimlere kadar aradan geçecek süre, hükümetin başardıkları ve başaramadıkları, AKP’nin bundan sonraki seçimlerde bulunacağı yeri tayin edecek.
Eğer AKP, kökenindeki İslamcı geçmişiyle hesabını kesmeyi başarır, muhafazakâr bir merkez partisine dönüşebilirse, iktidarda beş yıl geçirmiş olmasına rağmen, ülkemizin bilinen koşulları nedeniyle Türk siyasetindeki önemini korumaya devam edecektir..
AKP uçtu, CHP emekledi
Bu seçimin en çok konuşulacak yönü hiç kuşkusuz CHP’nin geldiği nokta ve lider kadrosunun durumu olacak.
Dün Deniz Baykal’ın basın toplantısını izlerken edindiğim izlenim, CHP yönetiminin bu seçimde kendisini başarısız bulmadığıdır. Hatta Baykal’a bakılırsa bir başarıdan dahi söz etmek mümkün..
Bu gerçekçi bir yorum değil.
CHP’nin bu seçimden çıkarması gereken ders, 2002 genel seçimlerine göre gerilemiş olması değildir aslında..
Bunun o kadar önemli olmadığını da düşünüyorum.
Çünkü CHP için asıl problemli sonuç 2002 genel seçiminde alınan sonuçtur.
İktidar partilerinin tümü silinir ve baraj altında kalırken, muhalefetteki CHP’nin, kendisi gibi muhalefette olan AKP’nin gösterdiği başarıyı neden gösterememiş olduğunu iyi anlamak ve çözümlemek gerekiyor.
Aradan geçen bir buçuk yıla rağmen iktidardaki AKP karşısında, CHP’nin neden elle tutulur bir ilerleme göstermediğinin yanıtı da 2002 seçiminin sonuçlarında yatıyor aslında.
Yanılmışım, ama..
CHP’nin 2002 genel seçimlerinde AKP’ye yaklaşamamış dahi olmasının nedeni benim düşünceme göre eskimiş ve yıpranmış lider kadrosu ile seçmenin önüne gerçekten alternatif bir program koyamamış olmasıdır.
CHP eğer 2002 seçim sonuçlarını böyle değerlendirebilmiş olsaydı, lider kadrosunu ve programını yenilemeyi başarmış olsaydı, bu seçimde hiç kuşku yok 2002 seçiminden daha ileride bir sonuç elde edebilirdi.
Seçim sonuçlarını gördükten sonra bir eleştiri de kendim için yapmalıyım.
Ankara’da Murat Karayalçın’ın çekilmesinin ve sosyal demokrat oyların CHP’de birleşmesinin daha doğru olacağını savunan iki yazı yazmıştım.
Seçim sonuçları gösteriyor ki ben yanılmışım. Çekilmesi gereken Karayalçın değil, Yılmaz Ateş olmalıymış.
Öte yandan Karayalçın ve Ateş’in oylarının toplamının Melih Gökçek’in aldığı oylara ulaşamamış olması bana bir de şunu öğretiyor: Eğer ortada halkın büyük çoğunluğunun ilgisini çekecek gerçek bir proje yoksa, tepede yapılacak ittifaklar ya da işbirlikleri yine de bir işe yaramayabiliyor.
Bir halk deyişiyle söyleyecek olursak, “bu pilav daha çok su kaldırır”. Tartışmaya devam edeceğiz…