Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün bir araştırma yaptırmış. Buna göre Türkiye’de tam 6 milyon 102 bin kişi “başkan” unvanını taşıyor.
Oda başkanları, partilerin il ve ilçe başkanları, kamu kuruluşlarındaki daire başkanları, şirketlerin yönetim kurulu başkanları, belediye meclislerinin başkanları ve belediye başkanlarından tutun da akla gelebilecek her tür derneğin ve apartmanların başkanlarına kadar yayılan bir büyük kitle..
155 bin dernek başkanı var örneğin.. 5 bin 888 kişi belediye başkanı ya da meclis başkanı.. Kamu kuruluşu niteliğindeki meslek kuruluşlarının başkanlarının sayısı 1904. 65 bin kişi okul aile birliği başkanı.. 150 bin kişi siyasi partilerin il, ilçe, gençlik ve kadın kolları başkanı.. 74 bin kişi kooperatif başkanı..
Neredeyse her on kişiden birisinin çevrelerinde “başkan” olarak tanındığı bir ülke..
Başkanların sayısına bir de vekilleri, yardımcıları, ikinci başkanları eklersek neredeyse her üç kişiden birinin “yönetici” olduğu bir ülkede yaşıyoruz.
Yönetici mi uyuyor, biz mi?
Ankara’daki Gazeteciler Cemiyeti’nin Başkanı Nazmi Bilgin anlatmıştı: İlk kez başkan olarak seçildiği günlerde bir resepsiyondan çıkarken birisi kendisine “başkan” diye seslenmiş. Yeni seçildiği ve unvanını kullanmaya henüz alışmadığı için dönüp bakmamış bile.. Ama aynı yerdeki altı değişik kişinin sesin geldiği yöne doğru başlarını çevirdiklerini anlatıyor..
“Başkan”ların bu kadar çok olduğuna bakınca Kurthan Fişek’in iş yaptıracak bir kimse bulamadığı zamanlarda söylediği bir söz geldi aklıma: Şef çok, Kızılderili yok!
Biz yapılamayan işlerden kendimiz dışındakileri sorumlu tutan bir halkız.
Ortada bir kusur olduğunda, kabahati önce kendimizde aramaktan çok “yöneticilerimiz”de ararız.. Eski bir reklam filminde ısınamamaktan şikâyet eden apartman sakinlerinin söylediği gibi feryat ederiz: Yöneticimiz uyuyor mu? (Şu rakamı da vereyim: Ankara Ticaret Odası’nın araştırmasına göre Türkiye’de bir milyon altı yüz bin kişi apartman başkanı sıfatını taşıyor.)
Sonuç: Seçmeyi bilmiyoruz
Toplam başkan sayısının büyüklüğüne bakarak demokrasinin bu kadar yaygınlaşmış olmasından memnuniyet de duymamız gerekir. Sonuç olarak “başkan” dediğimiz insanları da bizler seçiyoruz..
“Herkes evinin önünü süpürse kent tertemiz olur” sözünden yola çıkarak söyleyecek olursak “Her başkan işini doğru dürüst yapsa şikâyet edeceğimiz bir konu da kalmazdı” diyebiliriz.
Ama yine de şikâyetlerimiz bitmek bilmiyor.
İki olasılık var: Ya başkanları doğru seçmeyi bilmiyoruz ya da içimizde bir kere başkan seçilenler bizi ve sorunlarımızı unutup kendi âlemlerine dalıyorlar ki bu da aslında başkan seçmeyi bilmediğimizi ortaya koyan bir durum…
Sayılar açıkça gösteriyor ki demokrasiyi içselleştirmiş ve yaşamın her alanına yaymayı da başarmışız.
Şimdi bir de seçmeyi ve seçtiğimiz insanlar işlerini yapmadıklarında onları görevlerinden almayı öğrenmeliyiz..