Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Sen uçuşu hatırla, kuş ölümlüdür!

 Küçüklüğümden beri en çok sevdiğim “dükkânlar” kırtasiyecilerdir. Hâlâ bu tutkumdan vazgeçmiş değilim.

Nerede bir kırtasiye görsem çok acele işim bile olsa dayanamayıp içeride bir tur atar, çıkarım.
Kalemleri ellerim, denenmesi için açılmış olanlarıyla kâğıda bir çizik atarım, defterlerin, bloknotların sayfalarını “fırrrt” diye çeviririm..
En büyük merakım da kendime küçük not defterleri almaktır.
Onları alırım ama asla paket yaptırmam. Sanki hemen kullanacakmışım gibi cebime atarım ve orada unuturum!
Her not defteri alışımda kendi kendime şöyle derim: İşte aradığım defter bu. Artık her şeyi buna not edeceğim..
Sanıyorum, bu kendi kendime verip de en çok tutmadığım bir sözdür..
O defterleri asla kullanamam..
Notlarımı da küçük kâğıt parçacıklarına yazar çekmecelere, ceplerime doldururum, çoğunu da kaybederim..
Çünkü hafızama güvenmek gibi kötü bir huy geliştirdim ve yıllar ilerledikçe “hafızam” bana oyunlar oynamak konusunda giderek daha istekli davranıyor.

Gününe sahip olmak..
Geçen gün de böyle bir oyuna kurban gittim.
Montaigne’den okuduğum bir şeyi yanlış hatırlamışım.
Hâkimler üzerine “haklılık – haksızlık” sohbeti yapanların Galile ve eşi olduğunu yazmıştım. Doğrusu Sokrates ve karısı olacaktı.
İnsan hafızasının doğru çalışmasının ne kadar önemli bir şey olduğunu bu vesileyle bir kez daha anlamış oldum.
Zaman zaman filmler seyrediyorum, kahraman bir olay nedeniyle hafızasını kaybediyor ve çoğu kez bambaşka bir insan haline dönüşüyor.
Bu, insanın gününe ve kendisine sahip olabilmesiyle ilgili bir şey sanki.. Her şeyi hatırlayabiliyor olabilmek..
Bir İranlı şair (bakın ismini yazmıyorum, yanlış hatırlayabilirim korkusuyla) şöyle demiş:
“Sen uçuşu hatırla,
kuş ölümlüdür!”
Belki hafızama yön veren şey de bu..
Öğrenim yaşamım boyunca bir sürü tarih ezberlemek zorunda kaldım. Geçen gün baktım kızım da aynı şeyi yapıyor: Akkoyunlular ne zaman yıkıldı? III. Mustafa şu gün tahta çıktı, İlhanlıların sonunu getiren savaş şu tarihte oldu vs..
Bunları öğrenmenin bizlere ne faydası oldu ki, çocuklarımıza bir faydası olsun?..

Hatırlanacak ne yaptın?
Ama “uçuşu” öğrenmek hepimiz için yararlıydı.. O devletler neden yıkıldı, hangi toplumsal ve siyasal gelişmeler buna yol açtı? Ve tarihin o noktasındaki aktörlerin yaptıkları ve yapamadıkları nelerdi?
“Uçuş” buydu ve hatırlanması gereken de o olmalıydı diye düşünüyorum..
Zaten insanın yaşamını ne kadar hakkıyla yaşadığını belirleyen şey de bu olmalı..
Hatırlanması gereken neler yaptın?
Ölümün nefesini ensende hissettiğinde gözünün önünden bir film gibi geçip gidecek olanlar neler? Hatırlanmaya değer şeyler mi?
Çocuğunu kucağına aldığın ilk an.. Minik parmaklarıyla senin kocaman parmağını kavrayıp ayağa kalkmaya çalışması… Sevdiğin kadına ilk sarılışın.. İlk öpüşün.. Mezun olduğunda babanın gözlerinden süzülen yaşlar.. Yatılı okula giderken arkandan ağlayan annen, kardeşlerin..
Düşündüm, ilk otomobilimin plakasını hatırlamıyorum.. İlk banka hesabımı nerede açtırdığımı ve kaç lira yatırdığımı da..
Demek ki bu tür “maddi” konular “uçuş”a karşılık gelen şeyler değiller..
Sanıyorum hafızama haksızlık ettim yazımın başlarında..
O hatırlanması gerekenleri hatırlıyor sadece..
Kuşun ölümlü olduğunu biliyor, uçuşu hatırlıyor!