Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Sözler tutulsaydı bu kısır döngü yaşanmazdı!

 6 Mayıs 1945 tarihinde Almanya teslim oldu ve İkinci Dünya Savaşı, Avrupa’da sona erdi. Bir yıl sonra İngiltere Başbakanı Sir Winston Churchill, Zürih’te ilk kez bir “Avrupa Birleşik Devletleri” kavramını ortaya attı.

Bu fikrin siyasal planda ilk meyvesi, Avrupa’nın kalkınması için ABD tarafından hazırlanan Marshall Yardım Planı’nı yönetecek Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün kurulması oldu. Tarih 1948 yılının Nisan ayıydı.
1957 yılının 25 Mart’ında soğuk savaşın da hızlandırıcı etkisiyle Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) kuruldu. AET, zaman içinde gelişti, genişledi, siyasal birliği de hedef alan Avrupa Birliği’ne dönüştü…

‘Sevinçle karşılanmıştı’
Türkiye’nin AET’ye üyelik için başvurusu 31 Temmuz 1959 tarihini taşıyor. Yunanistan’ın başvurusundan iki hafta sonraya denk gelen bir tarih bu.. Aynı yılın 11 Eylül’ünde Türkiye ve Yunanistan’ın başvuruları AET Bakanlar Konseyi tarafından “sevinçle” kabul edildi…
Bu tarihten sonra Türkiye ile Avrupa arasındaki ilişkiler inişli çıkışlı bir seyir izledi… Günün dünya siyasetine yön veren değişimlerinin yanı sıra, Türkiye’nin iç sorunlarından da etkilenen bir süreçti bu…
1960 yılının nisan ayının ilk günü, Yunanistan ile AET arasındaki ortaklık görüşmeleri resmen başladı. Türkiye’nin Yunanistan için öngörülen planı uygulamakta zorlanacağı görüşüyle Türkiye ile görüşmelere başlanmadı.
İktidardaki Demokrat Parti’nin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Yunanistan ile görüşmelere başlanmasına karşın Türkiye’nin devre dışı bırakılmasının kabul edilemeyeceğini bildiren bir memorandum yayımladı.

‘2 bin 359 yıl gerek’
27 Mayıs 1960 ihtilali bu sürecin kesilmesine yol açtı. Türkiye ile görüşmeler durduruldu. 24 Temmuz 1962’ye kadar… AET, bu tarihte Türkiye’deki demokratik gelişmenin desteklenmesi amacıyla sonu Gümrük Birliği’ne varacak bir anlaşma için görüşmelere başlamaya karar verdi. 12 Eylül 1963’te de ünlü Ankara Anlaşması imzalandı.
14 Nisan 1971’de, 12 Mart müdahalesi sonunda kurulan hükümetin Başbakan Yardımcısı Atilla Karaosmanoğlu, “Türkiye’nin AET düzeyine gelebilmesi için 2 bin 359 yıl gerektiğini” söyleyecekti…

Türkiye zincirini kıramadı
Bu tarihten sonra AET sürekli yeni ülkelerin katılımıyla büyüdü ve Türkiye, zincirini kırmayı bir türlü başaramadı.
Bir yandan Avrupa’nın isteksizliği, öte yandan koalisyon hükümetlerinin iç anlaşmazlıkları Türkiye’nin AET yolundaki ilerlemesinin önünde ciddi engeller yaratıyordu. 12 Eylül 1980 darbesi, sürecin tamamen kesilmesine yol açtı.
14 Nisan 1987’de Turgut Özal’ın isteğiyle Türkiye’nin Avrupa Topluluğu’na tam üyelik müracaatı yapıldı. Bu süreç 6 Mart 1995’te Gümrük Birliği anlaşmasının Ortaklık Konseyi tarafından onaylanmasıyla yeni bir ivme kazandı.
12-13 Aralık 1997’de Lüksemburg’da yapılan zirve toplantısında Türkiye’nin aday ülkeler listesine alınmaması, Türkiye’nin AB ile siyasi diyaloğu kesmesiyle sonuçlandı.

Gelinen nokta iyi bile!
4 Haziran 1999 tarihinde Başbakan Bülent Ecevit, dönem başkanı olan Almanya Başbakanı’na yazdığı bir mektupta Türkiye’nin Kopenhag Kriterleri’ne uymak için gerekli çalışmaları yapacağı sözünü verdi. Bunun sonucunda 12 Aralık Helsinki Zirvesi’nde Türkiye, AB’ye aday ülkeler listesine alındı…
Bütün bu sürece bakınca ve Türkiye’nin yapmayı söz verdiği birçok düzenlemeyi bir türlü yapmamış olmasına rağmen bugün geldiğimiz noktanın hiç de küçümsenmeyecek bir aşama olduğunu görebiliyoruz.

En kötü halde 2005
Türkiye’nin asla kabul edemeyeceğini açıkladığı Alman-Fransız anlaşması bile Türkiye için 2005’te tam üyelik görüşmelerine başlanabileceğini öngörüyor.. İngiltere, İspanya, İtalya ve Yunanistan’ın da içinde yer aldıkları bir başka grup ülke ise bu tarihin daha öne çekilebileceği kanısında…
Türkiye, 4 Haziran 1999’da verdiği sözleri tutabilseydi, kısır siyasi çekişmelerini aşma başarısını gösterebilseydi, bugün hiç kuşku yok çok daha ileri bir noktada olacaktık…