MİLLİYET

Türkler neden "Haka dansı" yaptı?

Tiran’ı tepeden gören bir barda sohbet ettiğim, Arnavutluk’ta bir gazete ve televizyonun sahibi olan arkadaşım Marcel, şöyle bir soru sordu: Siz bize neden Arnavut diyorsunuz? Özel bir anlamı var mı?

Sorusu yersiz bir soru değil. Onlar kendilerine “Shqip” diyorlar, ülkelerine de “Shqiperia.”
Bayraklarındaki çift başlı kara kartalın adı da zaten “Shqiponje.” Bizim dışımızdaki tüm dünya için ise onlar “Albanian” ve “Albania”da yaşıyorlar.
Onlara neden Arnavut dediğimizi bilmediğimi söyledim. Ve şunu da ekledim: Aslında bu ülkeye neden Arnavutluk dediğimizi de bilmiyorum. Normal olarak size Arnavut dediğimize göre ülkenize de “Arnavutya” ya da “Arnavutistan” dememiz gerekirdi. Belki de bunun nedeni Arnavutların bizim kültürümüzde “çok nevi şahsına münhasır” insanlar olarak görülüyor olmasıdır…

Arnavut ‘imambayıldı’sı
Konuşma sürerken Mother Teresa Havaalanı’na indiğimden beri bir “terslik” aradığımı da fark ettim.
Ve bunu bulmam da çok sürmedi. Yerel yemekler yapılan bir lokantada mönüyü sayan garson, Türkçe olarak “İmambayildi” deyince “Ama bu Türk yemeği?” dedim. Garson bunun bir Arnavut yemeği olduğu konusunda ısrar etti. İsmi Türkçe olan bir yemeğin neden Arnavut yemeği olarak sunulduğunu tabak önüme sürülünce gördüm: İmambayıldı sıcak servis ediliyordu ve üzerine de bir yumurta kırılmıştı!
Birçok “imambayıldı” tutkununun yüzünün buruştuğunu bu satırları yazarken görebiliyorum.

Dünyanın en büyük kafesi
Kosova Savaşı sırasında gittiğim Tiran ile geçen hafta sonu gittiğim Tiran sanki iki ayrı şehir gibiydi. Siyah ile beyaz kadar farklı iki şehir…
Kentin içindeki parklara kadar yayılan gecekondular yıkılmış, modern iş merkezleri ve apartmanlar inşa edilmiş, eskiden içine bir jipin kolayca düşebileceği büyüklükteki çukurlu yolların yerini, asfaltlanmış, temiz yollar almış..
Arnavutluk üç buçuk milyon nüfusu ile küçücük bir ülke.. Ama yaklaşık bir buçuk milyon Arnavut da Yunanistan, İtalya, Almanya gibi ülkelerde çalışıyor ve kazandıklarının önemli bölümünü ülkelerine gönderiyor.
Arnavut arkadaşım “İşte bu yüzden burası dünyanın en büyük kafesidir” diyor, “Herkes oturur, zaten çalışacak işte yoktur, akrabalardan gelen parayı kafelerde yemek yiyip içki içerek harcarlar…”

Barlar tıklım tıklım
Bu gözlemin doğruluğunu gece boyunca dolaştığımız sokaklarda boş yer bulunmayan kafelerde ve tıklım tıklım dolu gece kulüplerinde test etme imkânım da oldu.
Gittiğim bir gece kulübü, Karayipler’den sökülüp Tiran’a monte edilmiş olduğunu düşüneceğiniz ilginç dekoruyla çok güzel genç kızlar ve çok yakışıklı genç erkeklerce doldurulmuştu.
Canlı müzik çalınıyordu ve söylenen şarkıların önemli bölümü Türkçeydi. Gerçi “Ea bkdaaarmm acimasiz oldun seeyyn”in Türkçe olduğunu fark edene kadar şarkı bitti ama hiç olmazsa melodi tanıdıktı.

Ve ‘Baba Türkler’
Tiran’da birçok Türk şirketi var ve çok geçmeden “Baba Türkler” (ırkçılık yapmayayım, belki de Kürtler) çizgili takım elbiseleri ve bıyıklarıyla gece kulübüne doluştular. Üç şey dikkatimi çekti: Böyle sigara dumanlı, gürültülü bir yere neden “çocuklarını” da getirmişler diye düşündüm önce. Sonra “çocuklarına” üst baş alırken neden bu kadar az kumaş kullanılanlarını tercih etmişler diye… Ve son olarak: Orkestra Karadeniz ve İspanyol şarkıları çalarken onlarla neden “Haka dansı” yaptılar? Gerçekten çözmekte çok zorlandım!