Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Umut, aşk ve güzelliğin yendiği zaman!

 Bugün görmenizi istediğim bu resim 17. yüzyılın önde gelen ressamlarından Simon Vouet tarafından çizilmiş. Yapılış tarihi 1627. Demek ki 375 yıllık bir resim…
Tablo “Umut, Aşk ve Güzelliğin Yendiği Zaman” adını taşıyor. Madrid’de Museo Del Prado’ya bir gün yolunuz düşerse orijinalini de görebilirsiniz..

.
Vouet’nin, Barok üsluplu alegorik resimleri 17. yüzyıl Paris’inin en çok beğenilen dekoratif malzemeleriydi. (Alegori: Bir düşünceyi, davranışı ya da eylemi, daha kolay kavratabilmek için onu, yerini tutabilecek simgelerle, simgesel sözlerle, benzetmelerle göz önünde canlandırma yöntemi.)
Bu resminde de güzellik ve umutla özdeşleştirilen gençlik ile aşkın ölümsüzlüğünün değişmez bir değer olduğunu anlatıyor.

Aşk; ya dağılır, ya dağıtır
Yerdeki ihtiyar adam “Zaman”ı temsil ediyor. Bacaklarının altında kalmış orağı ve elindeki kum saatiyle…
Soldaki elbiseli kadın “umut”u, çıplak kadın “güzelliği”, ikisinin ortasındaki Cupid ise “aşkı” temsil ediyor..
Üçü el ele vermişler, zamanı alt ediyorlar.
Tablonun geneline baktığımızda “operasyonu sevk ve idare edenin” aşk meleği “Cupid” olduğunu da ayrımsayabiliyoruz…
Edgar Morin, “Aşk, Şiir, Bilgelik” isimli eserinde (Om Yayınları, çeviren: Haldun Bayrı) “Aşk toplumsal düzene itaat etmez: Belirir belirmez, engelleri görmezden gelir, onlara çarparak dağılır ya da onları dağıtır” diye yazıyor…
Bu resimde de böyle bir durum söz konusu sanki… Aşk, en büyük düşmanı “Zamanöla bir mücadeleye girişiyor, iki müttefiki güzellik ve umutla birlikte onu alt etmeye çalışıyor… Başarılı olamazsa kaybedecek olan umut ve güzellik değil, doğrudan doğruya aşk olacak…

Âşıklara 1 Mayıs armağanı
Geçen gün seyrettiğim bir televizyon programının da konusu buydu: Aşk zamana dayanabilir mi? Onun yıpratıcı, bıktırıcı, alışkanlık yaratıcı etkisini bertaraf edebilir mi?
İnsanlar kendilerine yarattıkları özel bir alanın içinde yaşarlar… Toplumsal bir canlıdır insan, ama o toplum içinde her birey kendisine bir alan yaratır ve onun içinde kalır. Bu onlara bir yetinme duygusu verir. Dışarıda olup bitene bir çekilme hissetmezler… Aşk, bunu değiştiren bir duygudur.
Başlangıçta “merak” diye tanımlayabileceğimiz bir duygu ilk çekilmeyi yaratır… Böylece insan kendisi için tanımladığı yaşam alanının dışına çıkma isteği duyar. Âşıkların hissettikleri “kendinden geçme duygusu” bundan başka bir şey olmasa gerek..
Bu nedenle aşk ruhsal kaynağını da sevgilinin niteliklerinden alır. Bu niteliklere atfettiğimiz her türlü değer (güzellik, gençlik, alımlılık, zeka, akıl vb.) sevgiyi besler… Bu aynı zamanda insanın kendisinin de “sevilmeye layık olduğunu” düşünmesi demektir.
Bu Edgar Morin’in deyişiyle “aşk ihtiyacının başkasına yansıtılması” demektir. Bu yüzden de “başıboşluk ve belirsizliğe mahkumdur”..
Eğer bu başıboşluk ve belirsizliği yönetebilirseniz, Vouet’in resmindeki gibi zamanı alt edebilirsiniz…
Bu resmi 1 Mayıs armağanı olarak genç – yaşlı âşıklara adıyorum. Televizyonlarda saatlerce konuşarak yanıtı bulunamayacak bir soruyu yanıtladığına inandığım için…