Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Koltuk sevdasına bağlı sindirim bozukluğu

 Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in “Anayasa Mahkemesi’nin gerekçesini iyi okuyun” diye geri çevirdiği “Af Yasası” yarın yeniden TBMM’ye geliyor.
Olayın ne yönde gelişeceğini tahmin etmek için falcı olmak gerekli değil.

Yasa, önce komisyonda virgülüne dokunulmadan kabul edilecek, ardından Genel Kurul’da da aynen benimsenerek Cumhurbaşkanı’na imza için geri yollanacak. Cumhurbaşkanı Anayasa gereği bu kez yasayı mecburen onaylayacak ve başta Mehmet Ali Ağca ve Haluk Kırcı olmak üzere birçok katil yeniden aramıza dönecek…
Taa ki Anayasa Mahkemesi, bu “Özel Af Kanunu”nu iptal edene kadar..
İptal kararı geriye yönelik olarak hüküm ifade etmeyeceği için sonuç değişmeyecek.. Ölen öldüğü ile kalacak, katillerin yaptıkları yanlarına kâr kalacak…

Halk ne olsa unutur!
Kamu vicdanının adalet duygusunun bundan dolayı uğrayacağı zarar, bu duygunun korunmasına herkesten çok önem vermesi gereken politikacıların elbette umurunda bile olmayacak…
Yine “sindirim” sorunları başlayacak…
Milletvekillerinin bir bölümü gazetecilerin sorularına ağlamaklı ifadelerle yanıt verecekler: İçime ben de sindiremiyorum, ama…
Şöyle düşünecekler: Nasıl olsa Türk toplumunun hafızası zayıftır, bunu da unutur… Bugün “sindiremiyorum” der kurtulurum ve kimse de bana “İçine sindiremediğin bir yasaya neden parmak kaldırdın peki?” diye sormaz…
“Parti disiplini” ve “koalisyon uyumu” kılığında halka yutturulan, “koltuk sevdasına bağlı bir sindirim bozukluğu”!
MHP lideri Devlet Bahçeli, geçen hafta Ertuğrul Özkök’e verdiği özel bir demeçte partisinin “ırkçı” Le Pen ile bir tutulmasına yönelik yorumlara çok üzüldüğünü söylüyordu.

Katil katildir
Gerçekten de MHP için belki her şeyi söyleyebiliriz ama Le Pen benzeri bir “ırkçı – faşist” politika izlemediğinde sanırım çoğumuz hemfikiriz. PKK ile mücadelenin ağır kayıplara mal olan sıcak çatışma dönemlerinde bile benzeri bir ırkçılığa sapmadılar ve Türkiye için her şeyin sonu demek anlamına gelecek olan ırk temeline dayalı bir Türk – Kürt düşmanlığı yaratmadılar…
Bu, Türkiye’deki milliyetçi akımın gereğinde sağduyu ile hareket edebildiğini gösteren güçlü bir örnek.
Ancak, MHP’nin 12 Eylül öncesine dönük olarak benzeri bir sağduyu göstermediği de çok açık. MHP’li bazı politikacıların geçmişle hesaplaşamadıkları, kendilerini o geçmişten kurtaramadıkları, geçmişteki hataların Türkiye’ye nelere mal olduğunu iyi değerlendirmedikleri de görülüyor.
Özellikle 12 Eylül öncesi terörün sembol isimleri haline gelmiş Haluk Kırcı ve Mehmet Ali Ağca için takındıkları tavır, MHP’nin “Değiştim” iddiaları ile ciddi olarak çelişiyor.
Bu tavırlarıyla geçmişin kanlı düşmanlıklarını kışkırttıklarının farkında bile değiller.
Bugün bulunduğumuz noktada hepimiz şu ortak değerlendirmeyi yapmak zorundayız: Katil, katildir… Solcu ya da sağcı olması, cinayetleri işledikleri sırada bizden ya da onlardan olması sonucu değiştirmez. Cezasız kalacak cinayetler toplumun adalet duygusunu yaralar ve bir kez bu duygu yaralandı mı “toplumsal barış” da hayal olur.
Sindirim sorunu olanlar, “bizimkiler de çıksın” diye düşünenler ne yapmakta olduklarını yarın Meclis’te vicdanlarına bir kez daha sorsunlar.