Utanç rakamlarını unutturalım
Körfez ve Bolu depremlerinin üzerinden kaç yıl geçti ki? Yitirilen yaşamların arkasından döktüğümüz gözyaşları, her şeylerini kaybeden insanların dramları hâlâ o kadar taze ki..
Bu yüzden Güney Asya’yı altüst eden “tsunami”nin kurbanlarının neler çektiklerini en iyi biz bilebilirdik.
Kaybolan hayatlar, bir şişe suya muhtaç olan insanlar, öksüz ve yetim kalan çocuklar, çocuklarını yitiren aileler..
Körfez Depremi’nin ardından dünyanın dört bir köşesinden adeta “yağan” yardımlar, fedakârca çalışan arama kurtarma ekipleri bize çok önemli bir şey öğretmişti: Yalnız değiliz!
Zor durumda olanların yardımına koşmanın ne kadar yüce bir şey olduğunu bir kez daha görmüştük..
Ve bu bize müthiş bir direnme ve felaketin sonuçları ile mücadele gücü vermişti.
‘Ölü toprağı mı serpildi?’
Dün Milliyet’te yayımlanan bir haber gerçekten çok unutkan bir ulus olduğumuzu yüzümüze haykırıyordu sanki.
Türkiye’de Güney Asya felaketzedeleri için açılan yardım kampanyasında toplanan para miktarı önceki gün itibariyle ancak 992 bin YTL olmuştu.
Tsunami ve deprem kurbanlarına yardım için açılan kampanyalara katılımın düzeyini gören Kızılay Başkanı, şöyle soruyordu: “Üzerimize ölü toprağı mı serpildi?”
Bölgedeki felaketzedeler için düzenlenen kampanyalara dünyanın başka yerlerindeki sivil katılımların boyutlarıyla kıyaslandığında utanılacak bir rakam toplanan para..
Ne yazık ki..
Bölgedeki kimsesiz çocuklara yardım için Almanya’da düzenlenen tek bir televizyon kampanyasında bile toplanan para 40 milyon euro’ya yaklaşıyor. Sadece otomobil yarışçısı Schumacher’in verdiği yardım bile 10 milyon dolar.
İngiliz hükümeti 50 milyon sterlin yardım yaparken, bu ülkede sivil halktan toplanan yardımların tutarı 76 milyon sterlin’e ulaştı, rakam giderek de büyüyor..
60 milyonluk Türkiye’de ise oradaki çaresiz insanların acısını yüreğinden hissedenlerin sayısı önceki gün sadece 6 bin 391’di..
Bunu nasıl açıklamalıyız? Halkımızın çok fakir olmasıyla mı, yoksa giderek başkalarına yardım duygusunu kaybediyor olmamızla mı?
Utanarak söylüyorum ve korkarım doğru yanıt ikincisi..
Başka bir acı
Dün Milliyet’in manşetinde çok acı bir utanç haberi daha vardı.
Bütçeden yeterli pay alamayan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nda bakılmak durumunda olan engelli ve kimsesiz çocuklarımızın fotoğraflarını görüp de yüreği acıyla burkulmayan kaç kişi var aramızda?
Bu çocuklara uluslararası standartlarda düzgün bir hizmet verebilmek için yıllık 1.5 milyar YTL’ye ihtiyaç var. Kurumun bütçeden alabildiği pay ise sadece ve sadece 350 milyon YTL.
Bizim çocuklarımız
Devlet Bakanı Güldal Akşit’in feryatlarını TBMM’deki bütçe görüşmeleri sırasında gazetecilerden başka duyan olmadı ne yazık ki..
Orada, yurdun değişik yerlerindeki bakım-evlerinde elimizi uzatmayı bekleyen binlerce çaresiz çocuk var..
Bizler evimizde rahat uyurken, para yokluğundan elleri pet şişelerin içine ambalaj bantlarıyla yapıştırılan çaresiz çocuklar..
Bizim çocuklarımız… Onlar için yapabileceğimiz hiçbir şey yok mu sizce?