Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Yalnız benim için bak yeşil yeşil

 Deniz Akkaya’nın söylediği bir söz, önceki gün Milliyet’in magazin sayfalarında kendisine küçük bir yer buldu. Akkaya, Türkiye’de “star”ların hep renkli gözlü ve beyaz tenli insanlar arasından çıktığını söylüyordu. Türkân Şoray’ın, bir istisna olduğunu eklemeyi de unutmadan.

Benim çocukluğumun büyük yıldızları hep gözleri çok güzel olan kadınlardı.. Fatma Girik’in gözleri sanki “elde boyanmış” bir maviydi.. Filiz Akın’ın insanı büyüleyen pırıltılar saçan ela gözleri vardı..
İlerleyen yıllarda Tarık Akan’ın bir efsaneye dönüşmesinde de yeşil gözleri bence önemli bir rol oynamıştı..

Atatürk’ün karizması..
Günümüz yıldızlarının da büyük bölümünün gözleri “renkli”.. Tarkan, Hülya Avşar, Sibel Can ilk aklıma gelenler..
Bir istatistik tutan var mı bilmiyorum ama televizyon dizilerindeki genç oyuncuların çok büyük bölümü de renkli gözlerle bakıyorlar ekrandan.. Bir bölümünün lens kullandığını biliyoruz, ama buna ihtiyaç duymalarının da bir nedeni olmalı, değil mi?
Mustafa Kemal Atatürk’ün de karizmasının bir bölümünün, sahip olduğu mavi gözlerden kaynaklandığını düşünmek için de çok neden var.. Ankara’da okurken bir 19 Mayıs töreninde Atatürk’le karşılaşan rahmetli babamın o gün ile ilgili en önemli anısının “insanı sarsan mavi gözler” olması bir tesadüf olmamalı.. Bunun giderek toplumumuzda bir mite dönüştüğünü de biliyorum.. “Çakmak çakmak mavi gözleri vardı!”

Ortak payda..
Bizim Rumeli göçmenlerini ve Çerkezleri ayrı tutacak olursak, genellikle siyah ya da “kestane” (kahverengi demek içimden gelmedi) gözleri olan bir ulusuz.
Bu nedenle olsa gerek, renkli gözleri olanlar içimizde hemen göze batıyorlar.. Daha çok dikkat çekiyorlar..
Uzunluğu belli bir gazete köşesinin sınırlarını zorlayıp Jung’un “ortak bilinçaltı” kavramına, Freud’cu çözümlemelerin çok sevdiği simgeselliklere uzun uzun girmeye niyetim yok ama popüler kültür ikonlarımızın böyle ortak bir özellikleri olduğunu da görmezden gelemiyorum.
Bu durum sadece ender görülenin cazibesi ile açıklanamaz gibi geliyor bana..
Evet, elbette ender olan ilginç ve caziptir ama her ender görülen şey de bir mite, söylenceye dönüşmüyor..

Bir bilinç yıkanması
Sanıyorum bunun nedeni daha çok “ortak bilinçaltımızı” oluşturan unsurları görsel medyanın giderek daha çok etkiliyor olmasından kaynaklanıyor.
Görselliğin dayattığı zorlamalarla, pasif bir tüketici durumuna indirgendiğimiz popüler kültür ortamımızda adeta bir “bilinç yıkanması” yaşıyoruz.
İnsan bilincinin bilinen zaafları, görsel medyanın gücünden de yararlanılarak yeni bir imge-söylence düzeninin kurulmasına izin veriyor.
Marlboro’nun kırmızı üçgenlerini, Pepsi’nin lacivert-kırmızı “ying-yang”ını, Shell’in istiridyesini gördüğümüzde, neden yazısını okumamıza gerek kalmıyor?

Gözleri mavilim…
Renkli gözlü oyuncular için de aynı durum geçerli gibime geliyor. Televizyonda ya da sinemada karşımıza renkli gözlü birisi çıkınca bilinçaltımızda onun bir “yıldız” olabileceğine ilişkin alarm zilleri çalmaya başlıyor.
Eğer oyuncu, başka vasıflara da sahipse yıldız olma yolunda sırf gözlerinin rengi nedeniyle bir iki adım öne fırlayıveriyor.
Ondan sonrası ise imaj yaratıcılarının, yetenek yöneticilerinin işi.. Biz öylece oturup olan bitenleri seyrederek yeni hayranlıklar tesis ediyoruz..
Üstelik şarkılarımız bile var: Yeşil gözlerinden muhabbet kaptım! (Muhabbet “kapılacak” bir şey midir, Hakkı Bey?) Yalnız benim için bak yeşil yeşil.. Gözleri mavilim, sevgili sahibim..