Zindan Efendisi'nin gücü, bir insana neler yaptırabilir?
FRP adı verilen oyunun çocuk ve genç intiharlarında oynadığı rolü irdeleyen haberimiz, özellikle bu oyunun tiryakilerinden büyük tepki gördü.
Bana yazan birçok FRP oyuncusu, yıllardır bu oyunu oynadığını ama intihar etmeyi aklından bile geçirmediğini söylüyor.
Mutlaka doğrudur. Her FRP oynayanın intihar ettiğini, edeceğini iddia etmedik zaten. Araştırdığımız konu, bu oyunun bazı özel kişilik tiplerinde sonu intihara varabilen etkiler yaratıp yaratmadığıdır. Ki bu konuda Milliyet yalnız değil. Bu hafta içinde dünyanın değişik üniversitelerinde bu konuyla ilgili olarak yapılmış araştırmaları da yayımlayacağız. Konunun tahmin ettiğimizden daha ciddi olduğunu gösteren çok önemli araştırmalar bunlar.
Nasıl bir oyun ki…
Öte yandan FRP kulüplerinden biri de üyelerine artık Milliyet okumayı yasakladığını bildiriyor. İlginç bir durum: Bir oyun için kulüp kuruluyor ve o kulüp, oyuncular üzerinde öyle bir otoriteye sahip olabiliyor ki hangi gazeteyi okuyup, hangisini okumayacaklarına bile karar verebiliyor! “Zindan Efendisi” de denilen oyun yöneticisinin, oyuncular üzerinde bu kadar etkisi olabiliyorsa, daha başka hangi konularda da etkili olabileceğini ciddi olarak düşünmek gerek.
‘İçimiz’ yargılanıyor!
İngiliz psikanalist Melanie Klein, doğduğumuz ilk andan itibaren bölünmüş kişiliklere sahip olduğumuzu ortaya koyuyor. ‘Paranoit şizofren’ konumunun çocuk gelişiminin normal bir evresi olduğunu ve bazı bireylerin asla bu evrenin ötesine geçemediğini, bazılarınınsa psikolojik baskı altında bu evreye geri döndüklerini söylüyor. (Politik Paranoya, Yazan: Robert S. Robins – Dr. Jerrold M. Post. Çeviren: İnci Kurmuş. Doğan Kitapçılık)
Klein, kişiliğin parçalanma süreciyle tanımlanan ‘paranoit şizofren’ durumu, büyük ölçüde yansıtılmış kimlik mekanizmasına dayandırıyor. Yansıtmayla özdeşleşme kişiliğin bazı bölümlerini söküp atarak bunları başka bir bireye yönlendirmeyi anlatıyor. Bu başka bireylerle özdeşleşme duygusunun da altında yatan bir duygu.
FRP oyuncuları gerçek kimliklerinden sıyrılıp oyundaki kişilikle birleşiyorlar. Oyunu yöneten Zindan Efendisi’nin kendilerine tanımladığı rol alanı içinde yeni bir kişilik geliştiriyorlar. Zindan Efendisi oyun sırasındaki hareketlerine ve tutumlarına bakarak oyuncuları cezalandırabiliyor, puanlarını düşürebiliyor, oyundan tümüyle çıkarabiliyor. Bir anlamda oyuncuların “içsel yargılayıcısı” haline geliyor. İyiyi ve kötüyü ayırt etmeyi sağlayan bir “içsel yargılayıcı”..
Kişiliklerin savaşı
Şimdi tekrar az önce belirttiğim kaynağa geri dönüyoruz: “İçsel yargılayıcının saldırısına uğrama acısı küçümsenemez boyutlardadır. Çözümlerden biri intihardır. Kendinden nefret eden birey, kendi kötü benliğinin yok edilmesi için yardım ister. Birey, içsel yargılayıcılarından kaçabilmek için, bir yalnızlık ve çaresizlik çölü olan yaşamdan ölüme kucak açar. Psikolog William James insanı bölünmüş öz olarak tanımladı. Özün içi ölümüne düşman iki yarının savaş alanıdır. Sonuç kendinden iğrenme, ümitsizlik, taşınması zor bir yük… Mantıkçı akıl intiharı doğal bir yol olarak görür…”
Klein’in sözünü ettiği baskı altında paranoit şizofren evreye dönüş ve onun sonucunda varılan intihar noktası oyunun kendi doğası içinde var. Evet, bütün oyuncular intihar etmiyor ama bu baskıya dayanamayan psikolojik durumdaki çocukların ve gençlerin nasıl bir acı içinde kıvranıp, boşluğa kendilerini bırakmaya yönelebileceklerini de unutmamak gerek.
Toplumumuz için gerçekten yeni ve anlaşılması zor bir olgu ile karşı karşıyayız.
Ne ailelerimiz, ne okullarımız, ne de polisimiz bu karmaşık ruhsal durumu çözebilecek donanıma sahip. Milliyet bu konuda üzerine düşeni yapmaya devam edecek.