RADİKAL

Aşk ve Fenerbahçe… Daha büyüğü yok!

 Gazetede köşe yazısı yazmanın da kendine göre incelikleri var. Bir gazete her şeyden önce kitlesel tüketimi olan bir ürün olduğu için çok farklı sosyal ve ekonomik kitlelere aynı anda hitap etmek zorunda. Bu yüzden o gazeteyi alan okuyucuların genel eğilimini kestirmek ve nelerden hoşlanıp, nelerden hoşlanmadıklarını bilmek zorundasınız.

Her yazının yayımlanmasının ardından bir okuyucu araştırması yapmanız da söz konusu olamayacağına göre elinizde bir ölçü kalıyor: Okuyucunun tepkisi.

Köşe yazarlarının büyük çoğunluğunun her gün siyaset ile uğraştıklarına bakarak, okuyucunun genel isteğinin bu tür yazılar olduğunu düşünebilirsiniz.

Kişisel deneyimlerimden kaynaklanan kanaatim o ki, bu düşünce belki eskiden doğruydu, ama şimdi asla doğru değil. Bu yüzden yeni kuşak köşe yazarları ile eskinin ağır-oturaklı köşe yazarları arasındaki tartışmayı anlamsız buluyorum.

Sonuç olarak gazete okuyucusunun yazısını beğenmediği köşe yazarını okumama gibi bir seçeneği var. Yani okuyucu açısından bir tehlike söz konusu değil.

Bir yazarın aslında okunmadığının anlaşılması çok uzun yıllar alıyor. Bu süre içinde gazete patronları ile köşe yazarları arasında bir tür dostluk da geliştiği için aslında okunmayan köşe yazarının işini kaybetmesi gibi bir şey de asla söz konusu olmuyor. Yani uzun lafın kısası, köşe yazarı açısından da bir tehlike yok.

Kendi yazılarıma yönelik okuyucu tepkisi de bana gösteriyor ki, gazete okuyucusunun okumaktan en çok hoşlandığı iki konu var. Bunlar aşk ve Fenerbahçe.

Aşk üzerine bir yazı yazdığınız zaman özellikle hanım okuyucuların tepkilerini çok kısa bir sürede görebiliyorsunuz. Fakslar ve telefonlar hemen çalışıyor (Türklerin mektup yazmaktan hoşlanmamasının nedeni sizce ne olabilir?) ve okuyucu ile yazar arasındaki karşılıklı etkileşim
başlıyor.

Aşk konusunda yazılanlar, yalnızca kadın okuyucuyu harekete geçirdiği halde Fenerbahçe üzerine yazılanlar, kadın-erkek çok daha geniş bir kitleyi harekete geçirebiliyor.

Yazdığınız şeyin beğenilip beğenilmemesine göre yergi ile övgü arasında boğulup gidiyorsunuz.
Bütün bunları niye yazdım? Şu anda Torino’dayım. Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi maçını izlemek için (görevli) olarak buradayım.

Amacım daha geniş bir okur kitlesine hitap edebilecek güzel yazılar yazmak. Kim İstanbul’daki işlerden kaçtığımı söylüyorsa, bilin ki o çok okunan bir yazar olmamı çekemeyen birisidir.