Hayvanlar âleminin insanlar için her zaman öğretici ve eğitici olduğunu düşünürdüm.
Dünkü Hürriyet’in pazar ekinde Doğan Satmış’ın Güney Afrika maceralarını okuyunca bu inancım biraz daha pekişti.
Güney Afrika’nın altın ve elmastan sonraki en önemli doğal zenginliği devekuşlarıymış.
Bu garip kuşun etinin ihracatından önemli paralar kazanıyorlarmış, ama beni ilgilendiren işin bu yönü değil.
Devekuşlarının erkekleri canlılar âleminde eşine en sadık yaratık olarak biliniyor.
Devekuşu üretilen çiftliklerde erkek devekuşları eşlerini kendilerine sunulan 5 dişi arasından seçiyorlar.
Bir devekuşu ailesinin yaşaması için yaklaşık 10 dönümlük bir arazi gerekiyor. Beş dişi ile bir erkek bu on dönümlük arazide kendi başlarına bırakılıyorlar ve erkek bir kez eşini seçti mi, geride kalan dört dişiye dönüp bakmıyor bile.
Erkek devekuşu ortalama 40-50 yıl arasında süren ömrü boyunca seçtiği ilk eşi dışında hiçbir dişi ile birlikte olmuyor.
Bu süre içinde emri hak dişiye daha önce vacip olursa, yani erkek devekuşu dul kalırsa da durum değişmiyor. Hayatının geride kalan yıllarını büyük bir ihtimalle eşini hayal ederek tek başına geçiriyor.
Oysa dişiler öyle değil.
Eşi ölen dişi devekuşları hemen yeni maceralara kanat açıveriyorlar.
Zannedildiğinin aksine devekuşlarında yuvayı ‘erkek kuş’ yapıyor. Eğer dişi bu yuvayı beğenmezse, ona beğendirene kadar erkek devekuşları onlarca yuva kurabiliyorlar. Devekuşlarını tanımlarken kullanılan ‘ne kuş, ne deve’ sözcüğü burada bir kez daha doğrulanmış oluyor.
Erkek devekuşları ayrıca çok kıskançlar.
Bir kere eşini kaybetti mi ömür boyu yalnız kalacaklarını bildiklerinden olsa gerek yuvaya yaklaşan diğer erkek devekuşları”‘ kaçınılmaz bir ölüm bekliyor. Bu ‘namus cinayetleri’ asla dişiyi hedef almıyor, erkekler birbirlerini öldürüyorlar.
Erkek devekuşlarının bu durumunun, bir tür ‘başını kuma gömme’ olduğunu düşünüyorum.
Kadın-erkek ilişkilerindeki karmaşıklığın insan hayatında yol açabileceği yıkımlara karşı devekuşlarının geliştirdiği bir korunma yöntemi!
Bir erkeğin asla baş edemeyeceği sorunlara karşı genlere kazınmış bir savunma mekanizması.
Ne dersiniz? insanlar âleminde de devekuşu gelenekleri geçerli olsaydı, daha mı az acı çeker, daha mı çok mutlu olurduk?