RADİKAL

Refah Partisi'nin asıl günahı

 Beklenen oldu ve Türkiye bir kez daha bir siyasi partinin kapatılışına tanıklık etti.

Anayasa Mahkemesi’nin kararı ileriki yıllarda da çok tartışılacak. Bu kararda “28 Şubat süreci”nin ve “askerlerin” rolü üzerine çok spekülasyon yapılacak.

Refah Partisi yönetiminin sorumsuz davranışlarının ve demeçlerinin bu kararda oynadığı rol, Refah Partisi’nin “gerçek niyeti”, siyasi İslam’ın bu karara rağmen gelişmesinin durdurulamayacağı gibi konular hep gündemde olacak.

Radikal Gazetesi, davanın ilk gününden beri aynı çizgiyi izledi: Demokrasilerde siyasi partilerin kapatılması normal karşılanamaz. Vatandaşlarının bir bölümünün siyasi temsil hakkına sahip olmadığı bir ülkede tam bir demokrasiden söz edilemez.

Refah Partisi yönetimi belki de her şeyden çok bu nedenle eleştirilmeyi hak ediyor.

Son seçimlerden birinci parti olarak çıkan Refah Partisi, DYP ile birlikte iktidar olduğu süre içinde demokratik hakların kullanımı, insan haklarının geliştirilmesi konusunda üzerine düşen hiçbir şeyi yapmadı.

Anayaşa’da ve Siyasi Partiler Yasası’nda yer alan ve gerçek demokrasilerde benzerlerine pek rastlanmayan birçok düzenlemenin değiştirilmesi için kılını kıpırdatmadı.

Anayasa Mahkemesi benzer gerekçelerle başka partileri kapatır, yöneticilerinin milletvekilliklerini düşürür ve siyaset yasağı getirirken Refah Partisi olan biteni sadece seyretmekle yetindi.

İş işten geçtikten ve kapatılma kararı verildikten sonra Erbakan’ın demokrasi ve insan haklarından söz eden konuşmaları bu bakımdan inandırıcı olmaktan çok uzak. Refah kendisi için istediği demokratik hakları, iktidar olduğu dönemde başkaları için istemediği ve bunun gereklerini yerine getirmediği için bugün söylediği sözlerde inandırıcı olamıyor.

Refah Partisi’nin büyüme süreci boyunca kullandığı ve Türk halkını “inananlar-inanmayanlar” şeklinde ikiye bölmeyi hedefleyen söylemi, bu söylemi abartan bazı üyelerinin hareketleri, toplumun genelinde “takiye” kuşkusu uyandıran davranışlarının bedelini şimdi Türk demokrasisi ödüyor.

Refah Partisi’nin kapatılması ve Tansu Çiller’i Yüce Divan’da yargılanmaya götürecek bir başka yargı kararının ardından Türkiye yeni bir siyasi süreç içine giriyor.

Bu sürecin kaçınılmaz sonucu erken seçim olacaktır.

Bugün parlamentoda demokratik temsil hakkını kaybetmiş gibi görünen siyasi İslam, bu seçime kendisini ifade edebileceği yeni bir siyasi oluşumla girecek.

Bu yeni siyasi hareketin Refah Partisi’nin hatalarından ders almasını diliyorum. Kendisini Türk demokratik sisteminin gerçek bir parçası olarak görüp, o demokratik sistemi geliştirmek için çalışacak bir yeni partiye sadece siyasi islamcıların değil, hepimizin ihtiyacı var.