Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Barış Manço Olayı’nın sırrı

Barış Manço’nun ölümünün Türkiye’yi bu denli sarsması birçoğumuzun beklemediği bir olaydı. Evet, değerli bir sanatçıyı yitirmiştik ama üzüntünün böylesine bir sevgi seline dönüşmesine de daha önce hiç rastlamamıştık.

Gazetelerin köşe yazarları Barış Manço üzerine 100’e yakın yazı yazdılar. Bu yazılar daha çok kaybedilen bir sanatçının değeri üzerineydi. Bir tek Ertuğrul Özkök dünkü Hürriyet’te bu toplumsal patlamanın ardındaki nedenler üzerine eğildi. Toplumumuzun halk kahramanlarına ne kadar susadığını, Adnan Kahveci’nin ölümünden sonra gösterilen tepkiyi de hatırlatarak açıklamaya çalıştı.
Bence Barış Manço Olayı, Türkiye’nin ve Türklerin değişmekte olduğunu hepimize bir kez daha gösteren bir örnek oldu.
Nâzım Hikmet’in bir vakitler dediği gibi ‘gülüşünü bile sarkık bıyıklarının altına saklayan’
bir halkın, duygularını ifade etmeyi öğrenmeye başladığını ortaya koydu.
Bugüne kadar halkımızın tepkilerini ortaya koymakta ne kadar çekingen olduğu konusunda çok yazıp çizdik.
Ama gördüğünüz gibi hiçbir şey yerinde durmuyor. Türk halkı da değişiyor, sevindiğini, üzüldüğünü ortaya koymayı öğreniyor.
Halk öğrenme sürecini medya ile birlikte yaşıyor. Manço’ya tutulan yasın ifade biçiminin, iki yıl önce Prenses Diana öldüğünde televizyonlarda seyredip, gazetelerde okuduğumuz gibi tezahür etmesinin sebebi bu.
Evinin önü çiçek bahçesine çevriliyor, Müslüman-Türk geleneğinde pek de yeri olmayan mumlar yakılıyor, cenaze töreninde şarkılar söyleniyor. Halk, duygularını medyadan öğrendiği gibi ortaya koyuyor.
En önemlisi şu: Türkler artık duygularını ifade edebiliyor. Ağladığını göstermekten gocunmuyor.
Olayın bir boyutu daha var: Halk kendine birleştirici kahramanlar arıyor. Solcusu, sağcısı, dincisi hiçbir ayrım gözetmeden Barış Manço’nun talihsiz bedeninin önünde saygıyla eğilebiliyor.
En geniş anlamda ortak değerlerin tanımladığı bir üst kimlik oluşturuyor.
Bu noktada Barış Manço’nun temsil ettiği ‘kimlik’ önem kazanıyor.
Sadece üretmek için çalışan, kimseyle kavgalı olmayan, küçük çıkarlar için kendisini Barış
Manço yapan değerlerden taviz vermeyen, çalıp çırpmayan, eğilip bükülmeyen, sıradan insanları hor görmeyen bir kimlik bu.
Geleceğin Türkiyesi’nde iz bırakmak isteyen herkesin, sporcunun, siyasetçinin, sanatçının, gazetecinin kendini uydurmak zorunda kalacağı, buna uymayanların elenip, silinip gidecekleri bir kimlik…
Barış Manço her Türk’ün anısında en azından bir şarkısıyla yaşayacak. Ortak hafızamızdaki
yerini ise bu özelliği belirleyecek.