Avrupa’dan esmeye başlayan sol rüzgârların en çok kimi etkilediğini düşünürken Deniz Baykal’ın konuşmasıyla ilgili bir haberi getirdi arkadaşlar. Baykal’ın konuşmasını okurken gözlerime inanamadım. Arkadaşlara ‘Avrupa’dan esen sol rüzgârlar Deniz Bey’i çarptı herhalde’ dedim.
Baykal şöyle diyordu: “Refahyol hükümetinin kurulmasının ardından Türk Silahlı Kuvvetleri kamuoyu baskısı yaratan demokratik bir kurum gibi çalışarak bu oluşuma (Refahyol hükümetinin ömrünün bitmesini kastediyor) katkı yapmıştır.”
Bizim aslan sosyal demokratlara da bu yakışıyor herhalde: Silahlı Kuvvetler’i sivil toplum kuruluşu yerine koymak!
CHP lideri söylediği sözlerin nereye gideceğini konuşmasının ileriki bölümlerinde anlamış olmalı ki durumu kurtarmaya çalışmış. Ama yine de içindeki gizli ittihatçı duyguyu gizleyememiş: “Olağandışı bir müdahale olduğu açıktır ama resmi muhtıra olmadan sağduyu ile kamuoyu oluşumunu sağlamışlardır.”
Tesadüfe bakın ki solculukla asla ilgisi olmayan Hüsamettin Cindoruk’un dün partisinin il başkanları toplantısında yaptığı konuşma Deniz Bey’e cevap niteliği taşıyor. Cindoruk “Demokrasiyi düzenlemek orduların değil, halkın işidir. Yanlışlıklar, gecikmeler olabilir. Milletçe gösterdiğimiz sabrı ordunun da göstermesini istiyoruz” diyor.
Biri sağda diğeri solda iki politikacının askeri müdahaleye karşı takındıkları tavırdaki bu ilginç ayrılığa dikkati çeken haberimizi birinci sayfamızda bulabilirsiniz.
Baykal’ın tavrı aslında bugün aydın kesimde bir çok kişinin paylaştığı bir tavır.
Refahyol hükümetinden Türkiye’yi kurtarması gereken birileri elbette olmalıydı. Ama bu birileri Türk Silahlı Kuvvetleri içinde değil, Meclis’te ya da sivil toplumun içinde yer almalıydılar.
Meclis’teki siyasi partilerin ya da sivil toplum kuruluşlarının yapması gereken bir şeyi Silahlı Kuvvetler yaptı diye sevinmek her şeyden önce demokrasiye ve halkın gücüne olan inançsızlığı ifade eder.
Halkın gücüne bu denli güvenmeyen bir liderin Avrupa’da hangi rüzgâr eserse essin iktidara talip olmaya da hakkı olamaz.
Dünkü yazımda sosyal demokratların bugünkü askeri müdahale ortamından Türkiye’yi uzaklaştırmak için ne yaptıklarını, güncel sorunlarımızla ilgili ne gibi çözümler önerdiklerini sormuştum. Boşuna sormuşum. Onlar da başkaları gibi umutlarını askerin çalacağı düdüğe bağlamışlar.
Bir kıyamete doğru gittiğimize artık her geçen gün daha fazla inanıyorum
