RADİKAL

Sol Rüzgarlar

İngiltere ve Fransa’da sol partilerin seçim zaferlerinin ardından Türkiye’de de benzeri bir gelişmenin yaşanıp yaşanmayacağı merak ediliyor. Avrupa’da esen sol rüzgârların Türkiye’de de esmesi bekleniyor.

Aynı günlerde Avrupa’da (İrlanda) muhafazakârların da seçim kazandığını, Blair ile Jospin’in solculuğunun ne kadar birbirine benzediği gibi konuları bir kenara bırakıyorum.

İki yıl önce yüzde on barajını zor aşan bir partinin, bırakın Avrupa’daki rüzgârları Türkiye’de fırtınalar kopsa ne kadar ilerleyebileceği gibi hesapları da hiç dikkate almıyorum.

Ama yine de düşünmeden edemiyorum. Sosyal demokrat sol, Türkiye’de milyonların umudu olmak için ne yaptı? Bir askeri müdahale ortamına giren Türkiye’yi bulunduğu krizden çıkarmak için ne yapıyor? Umutsuzluk içinde Refah’a yönelen kitleleri Hoca’nın peşinden kurtaracak ne gibi girişimler içinde? Ve nihayet böyle bir rüzgâr gerçekten varsa bu Deniz Bey ile Bülent Bey arasındaki bitmek bilmeyen ‘birleşme’ tartışmaları için bir malzeme olarak mı kullanılmalı?

Türkiye’de sol hareket 12 Eylül’den sonra ağır bir darbe aldı. Kitle ile bağları koparıldı, kadroları tasfiye edildi.

Sol hareketi bir disiplin altına almak için kurdurulan Necdet Calp’in Halkçı Parti’sinin izleri, bu parti zaman içinde tasfiye edilmiş olsa da sol hareket içinde kalmaya devam etti.

12 Eylül öncesi sosyal demokrat hareketin çeşitli kadro ve ideolojik zayıflıklarını da tasfiye etmeyi başaramayan, DYP ile koalisyon sırasında da halk nezdindeki prestijini iyice yitiren merkez sol sonunda tarihinin en ağır seçim yenilgilerinden birini aldı.

Böylesine çökmüş bir hareketin yeniden dirilebilmesi her şeyden önce kendisini değiştirebilmesiyle mümkün. Programını, propagandasını ve kadrolarını yeniden umut olabilecek ölçüde yenilemesi gerekiyor.

Merkez solun günümüzün sıcak konuları ile ilgili olarak ne önerdiği hakkında bir fikriniz var mı? Suçu genel olarak medyaya yıkarak ve merkez solun sesinin yeterince gazete ve televizyonlara yansıtılamadığından şikâyet ederek bu sorunun ağır yanıtından kurtulabilmenin mümkün olmadığını düşünüyorum.

Gazeteler sonunda halka para karşılığı satılan ürünler ve toplumu gerçekten etkileyecek boyuttaki yeniliklere, fikirlere uzun süre kulaklarını ve gözlerini kapatamazlar.

Bu nedenle ben sorumluluğu merkez sol politikacılarda ve partilerde arıyorum.

Bu partiler ne yazık ki şu ana kadar halkın hayallerini harekete geçirecek bir politika üretemediler, bir söylem geliştiremediler. Merkez sağ ile İslamcılar arasındaki politik mücadelenin yalnızca sandalye hesaplarında dikkate alınan bir oyuncusu olmaktan öteye gidemediler.

Nüfusunun yüzde onu açlık sınırında yaşayan bir ülke için ne kadar tehlikeli bir durum. Marjinal siyasi akımların cürümlerinden çok yer yakmaya başlamış olmalarının sebebi de bu değil mi zaten?

Türkiye sol motoru bozulmuş bir uçak gibi dönerek hızla yere doğru yaklaşıyor. Uçağın yeniden dengesini bulması için sol motorun tekrar çalışmaya başlaması gerek. Aksi takdirde dengeyi sağlamak için pilotlar sağ motoru da kapatacaklar haberiniz olsun.