RADİKAL

Bir uçak yolcusunun gözlemleri

Geçen hafta milli maç için Helsinki’ye Zürih üzerinden aktarmalı bir uçak yolculuğu yaptım. Bir Swissair uçağı ile Zürih’e gittim. Zürih ile Helsinki arasında gidiş dönüş Finnair uçaklarını kullandım.

Zürih-İstanbul arasında THY uçağına bindim.
Bu yolculuklardaki iki gözlemimi aktarmak istiyorum. Birisi ‘okuma alışkanlıkları’ile ilgili.
Swissair ile Finnair uçaklarında ‘C’ sınıfında birlikte yolculuk ettiğim insanların tümü yabancıydı. THY’de ise yine aynı sınıfta hiç yabancı yolcu bulunmuyordu.
Yabancı uçaklarla yaptığım toplamı dokuz saati bulan uçuşlarda, yolcuların tümü bir şeyler okuyorlardı. Kimisinin elinde bir kitap vardı, kimisinde de bir gazete ya da dergi. Bir iki kişi çantalarından çıkardıkları kalın dosyalara gömülmüş çalışıyordu. Yemek ve içki servisi dışında kalan tüm sürede görüntü değişmedi. Sanki bir uçakta yolculuk yapmıyordum da bir kütüphaneye girmiştim.
Türk Hava Yolları’nın Türk yolcuları ise sanki okuma yazma bilmeyen insanlardan oluşuyordu. Uçuşun hemen başında yapılan gazete servisinin ardından herkes aynı pozu aldı: Baş geride, gözler ileride, eller göbek üzerinde kenetlenmiş… Bu duruşu hiç bilmeyen birisi tüm yolcuların bir tür meditasyon yaptıklarını zannedebilirdi. Kimse bir şey okumuyordu. Ortalıkta ne bir kitap vardı ne de bir dergi.. Uçakta bedava olarak dağıtılan gazetelere şöyle bir göz atılmış ve kenara konmuştu.
Uçakların ‘business’ sınıfını kullanan yolcular genellikle işadamlarından, profesyonel yöneticilerden oluşuyor. Bu yüzden bu yolcuların gelir ve eğitim düzeylerinin yüksek olduğunu varsaymamız gerekiyor. Şu sorunun yanıtını bir türlü bulamıyorum: Benzer okullarda okudukları, benzer işler yaptıkları, benzer gelirlere sahip oldukları halde Türk yolcular neden üç saatlik yolculuk boyunca bir şeyler okumak ihtiyacını hissetmiyorlar?
Hadi diyelim ki bizim gazetelerimizin genel düzeyi onları tatmin etmiyor. Peki bedava verildiği halde neden yabancı bir gazeteyi bile alıp okumak istemiyorlar? Niye bir Türk yazarın kitabı ellerinde yok? Hadi diyelim ki Türk yazarları da beğenmiyorlar. Peki hepsi bir yabancı ülkede iş takip edebilecek kadar yabancı dil bildiklerine göre neden yabancı bir yazarın kitabını da okumuyorlar? Diyelim ki ağır konuları yolculukları sırasında okumak istemiyorlar. Ellerine bir polisiye roman almak neden akıllarına gelmiyor?
İkinci gözlemim uçaklardaki servisle ilgili.
Ulusal özelliklerimizden birisi de THY’yi eleştirmektir. Hayatında bir tek kez uçağa binen birisi bile THY’de eleştirecek bir şeyler bulur ve bunu yüksek sesle de tekrarlamayı bir zevk sayar.
Çok yolculuk yaptığım için bu eleştirilerde çoğu zaman ne kadar haksız olduğumuzu biliyorum. Bir kıyaslama yapabilecek kadar çok sayıda havayolu şirketi ile uçtum. Son yolculuğum üç ayrı havayolu şirketini birden değerlendirmeme imkân verdi. Şunu söyleyebilirim: Keşke Türkiye’deki diğer kurumlar da THY kadar Batılı standartlara ulaşmış ve hatta bazı durumlarda bunu aşmış olabilseler.
Servisin kalitesi, ikramların yüksek standardı ve hepsinden de önemlisi kabin memurlarının iyi servis vermek için gösterdikleri olağanüstü gayret bakımından THY diğer iki havayolundan da üstündü.
Bu köşede genellikle kötü giden şeyler üzerine eleştiriler yazıyorum. Hiç olmazsa bugün bu durum değiştiği için mutluyum. THY’nin tüm personelini kutluyorum.