Bugün Genelkurmay’da ‘irtica’ konulu brifingi dinleyeceğiz. Adalet Bakanı Kazan’ın, brifinge çağrılı savcı ve hâkimlere yönelik ‘katılmama’ uyarısından sonra brifing bir kat daha önem kazandı. Bu satırların yazıldığı saatlerde kaç savcının bakanlığın talimatını dinlemediği henüz belli olmamıştı. Ama ilk gelen haberler savcı katılımının geniş olacağını gösteriyordu.
Kazan’ın Genelkurmay ile anlamsız bir polemiğe daha girmesinin sebeplerini brifingi dinleyen savcılar görev yerlerine döndüklerinde daha iyi anlayacağız. Genelkurmay’ın ‘meşrutiyet savcıları gelmez, cumhuriyet savcıları gelir’ şeklindeki sert açıklamasının ardından bakalım hangi savcılar brifingin ‘gereğini’ yerine getirecekler?
Bugünkü brifingin konuları arasında ‘irticanın parasal kaynakları’ da var. İrticai faaliyetlere parasal destek sağladığına ilişkin kanaatler nedeniyle bazı kuruluşların boykot edilmesine yönelik çağrılar daha önce gazetelere yansımıştı. Bugünkü brifingden sonra bu çağrıların daha da yaygınlaşacağını tahmin ediyorum.
Toplumdaki gerilimi azaltmanın, kamplaşmayı ortadan kaldırmanın yollarını arayacağımıza, yeni kamplaşmalar ve ikilikler yaratmak için ne güzel bir fırsat! Her iki kesimdeki provokatörlerin ellerini şimdiden ovuşturmaya başladıklarından eminim.
Böyle giderse eskinin NAZİ egemenlik alanlarındaki gibi dükkânların ve evlerin kapılarına işaretler de koymaya başlayacağız. Siyasal İslamcı kesime ‘hilal’, laik kesime ise Atatürk’ işareti öneriyorum. Böylece herkes hangi dükkâna girip girmeyeceğini daha kolay belirleyebilir.
İnsanların kendi görüşlerinden olmayanlara karşı böylesine kamplaşmalar içine itilmelerini yeni düşmanlıkların başlangıcı olarak görüyorum.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kanunları çok açık. Kimseyi işlemediği bir eylemden dolayı suçlayamazsınız, ve hakkında bir mahkeme kararı olmadan cezalandıramazsınız.
Yasadışı faaliyet gösteren irticai kuruluşlar bu faaliyetlerini finanse etmek için ticari faaliyetlerde bulunuyorlarsa devletin savcılarının, jandarmasının ve polisinin görevi, bunu kanıtlarıyla ortaya koymaktır.
Devletin temel niteliklerini değiştirmeye yönelik faaliyet içinde bulundukları mahkeme kararıyla sabit olanlara verilecek cezalar ise kanunlarda yazılı bulunuyor.
Hukuk dışı boykot çağrılarıyla böyle bir mücadeleye girişmek, adalet mekanizmasına güvenmediği için alacağını tahsilat mafyasına devretmekten farklı değildir.
Bu nedenle toplumdaki kamplaşmayı körükleyen boykot çağrıları yerine, adalet mekanizmalarını harekete geçirmeyi tercih etmeliyiz. Suç varsa ve kanıtlanabiliyorsa boykota da gerek kalmayacak, mahkemeler gereken cezayı sorumlulara verecek ve o ticari faaliyet durdurulacaktır.
Hiçbirimizin unutmaması gereken temel bir gerçek var: Hepimiz bu ülkede birlikte yaşamaya mecburuz. Bizim gibi düşünmeyenleri bu ülkeden bir başka yere gönderme imkânımız yok. İnançlarımız, kılık kıyafetimiz, alışkanlıklarımız ne kadar farklı olursa olsun hepimiz bir arada ve bu topraklar üzerinde yaşamak zorundayız. 0 zaman yapmamız gereken birbirimize tahammül etmeyi ve bir arada yaşamayı öğrenmektir.
Bunu öğrenmeye çalışırken ayrılıkları arttırıcı davranışlardan kaçınmak herkesin temel ödevidir.