Çocukluk yıllarımda okuduğum bilimkurgu kitapları, çizgi romanlar, seyrettiğim filmler hayal dünyamda 2000 yılı ile ilgili çok renkli tablolar oluşturmuştu.
0 zamanlar 2000 yılı, neredeyse yıldızlar kadar uzak geliyordu bana. Babam benim şu andaki yaşımdaydı ve bugün göründüğünden daha büyük görünüyordu gözüme.
2000 yılı geldiğinde insanlar bir yerden bir yere ışınlanarak gidebileceklerdi.
Yıldızlararasında yolcu taşıyan uzay dolmuşları meteor yağmurlarının yarattığı fırtınalar yüzünden ıssız gezegenlere insanları bırakmak zorunda kalacaklardı.
Bilgisayarların yönettiği dünyada hepimiz saçsız başlarımız, parıltılı giysilerimiz, bellerimizdeki ışın tabancalarımızla dolaşacaktık.
Dünya tek bir devlet gibi yönetilecekti. O yıllarda düşman olduğumuz uluslarla birleşip, dünyamızı başka gezegenlerden gelenlere karşı korumak için savaşmak zorunda kalacaktık.
Çocukluktan ilkgençlik yıllarına geçtiğim günlerde 2000 yılı hayallerim biraz daha değişmiş, bilimkurgu romanlarının dünyasından gerçek dünyaya doğru harekete geçmişti.
12 Mart yeni olmuştu. Beyin takımı hükümeti, önümüzdeki 2000 yılı hedefini ‘İtalya’ya yetişmek’ diye açıklıyordu.
2000 yılı geldiğinde Avrupa’ya yetişecektik. Hastanelerimiz temiz, okullarımız düzenli olacaktı.
Şimdi 41 yaşındayım ve 2000 yılına ulaşmamıza sadece üç yıl kaldı. Muhtemelen ben de çocuğuma, eskiden babamın benim gözüme göründüğü gibi çok yaşlı görünüyorum.
0 yıllarda babamın radyodan konuşmalarını dinlediği, kimi zaman kızdığı, kimi zaman sevdiği insanları şimdi ben televizyondan izliyor, kızıyor, seviyor, öfkeleniyorum..
0 zaman da Süleyman Demirel vardı, şimdi de var. Aynı şekilde Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit de…
Aradan geçen bunca zamanın değiştirdiği tek şey var: Babam radyoyu yumruklamak isterdi, ben televizyonu kırmak istiyorum.
20. Yüzyıl’ın neredeyse yarısını onların koltuk kavgalarıyla harcadık. Hastanelerimiz yine berbat, okullarımızda doğru dürüst eğitim hâlâ verilemiyor, gençlerin işleri, yaşlıların güvenceleri yok.
Ve korkarım ki çocuklarımız da bütün bir 21. Yüzyıl’ın yarısını Yılmaz’ı, Çiller’i, Tayyip Erdoğan’ı, Baykal’ı dinleyerek harcayacaklar.
Türkiye bu cezayı hak etmek için nasıl bir suç işledi dersiniz?