Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Büyüye inanma, tılsımsız da kalma

 PARIS- ‘Kamerunlu eski futbolcu Roger Milla bir vakitler şöyle demişti: Bana sorarsanız futbolda büyüye yer yoktur. Bunun kanıtı da Kamerun’dur. Büyü konusunda en güçlü ülke olmadığı halde futbolda Benin, Togo ve Nijerya gibi ülkelerden çok daha iyi..

Milla ne derse desin futbolun içinde olanlar ya da basit sıradan seyirciler de biliyorlar ki futbolda büyüye de yer var, uğur ve uğursuzluk inanışlarına da.. Ve bunlara inanmak için Afrikalı olmak da asla gerekmiyor.

Bizim bile aile içinde uyguladığımız kendimize özgü ‘uğur’ yöntemlerimiz var. Fenerbahçe gol attığında herkes nerede oturuyorsa kımıldamadan orada oturmaya devam etmek, gol atamayınca televizyon karşısındaki yerleri değiştirmek.. Ya da Galatasaray’ın puan kaybetmesini istediğimiz deplasmanlarına şimdinin spor yazarı, Fenerbahçe’nin ‘Manchester Fatihi’ Abdullah Çevrim’i göndermek gibi.. Bugüne kadar elinin hiç boş dönmediğine Fanatik’teki arkadaşlarımla ben şahitiz!

Bu durum yalnızca bizim gibi Doğulu toplumlar ve Afrikalılar için değil, Avrupalılar için de geçerli. Sahaya çıkarken eliyle çimlere bir öpücük gönderen, istavroz çıkaran, madalyon takan, sahaya mutlaka sağ adımıyla çıkan, kale direklerine tekme atan, maç öncesi ısınırken boş kaleye gol atan, sahaya hep takımın beşinci oyuncusu olarak çıkan, üzerinde tılsımlar, muskalar taşıyan futbolcular dünyanın her yerinde var ve bu hareketlerinin daha iyi oynamalarını sağlayacağına inanıyorlar.

Eduardo Galiano’nun yazdığına göre, Real Madrid sahasını genişlettiğinde altı yıl süresince şampiyon olamamıştı ve bu durum bir taraftarın sahanın ortasına bir diş sarmısak gömmesiyle sona ermişti! Türkiye ‘uğurlu’ diye uzun süre milli maçlarını İzmir Atatürk Stadı’nda oynamıştı, Fatih Terim’in uğursuzluğu da Galatarasay’a 13 yıl şampiyonluk yüzü göstermemiş, o futbolu bırakır bırakmaz Galatasaray şampiyon olmuştu. Aynı Terim, teknik direktörlüğünde uğurlu gelmiş, görevde kaldığı iki yıl üst üste takımını şampiyon yapmıştı!

Cuma günü akşam üzeri Fransa-İtalya maçının oynanacağı Stade de France’a gittiğimde basın merkezindeki çoğu kişinin konuştuğu tek bir konu vardı.

Stade de France’ın ‘B Soyunma Odası’ uğursuzdu ve o gün o odada Fransa takımı maça çıkmak üzere hazırlanacaktı. Stat tamamlandığından beri burada oynanan futbol maçlarında ve diğer sportif olaylarda B Soyunma Odası’nı kullananlardan yalnızca Belçika, Hollanda ile berabere kalabilmiş, bir kez de Danimarka Nijerya’yı yenebilmişti.

Fransa’nın tur atlaması elbette B’nin uğursuzluğunu değiştirmiyordu. Bu kez uğursuzluk İtalya’nın yakasına yapışmıştı. İtalya, maçlar uzatmadan sonra penaltılara kaldığında tur atlayamıyordu. Bu durum bugüne kadar üç defa tekrarlanmıştı. Nitekim tıpkı bir önceki Amerika 1994’te olduğu gibi İtalya, yine son penaltıyı kaçırdı. Son penaltıyı atan iki oyuncunun da adı B (1994’te Baggio, 1998’de di Biaggio) ile başlıyordu. Oyuncuların B’sinin uğursuzluğu soyunma odası B’nin uğursuzluğundan daha kuvvetli olmalıydı.

Koca koca insanların bütün bunlara inanmasında komik bir yön elbette var. Ama ne yapalım futbol bu. Siz bir uğur sahibi olmazsanız, rakibinizin uğurlarını ve büyülerini nasıl altedip galip gelebilirsiniz?