RADİKAL

Çamlıhemşin’e dokunma

İzmir’den yazan okuyucumuz Bahadır Seymen dün yolladığı bir elektronik postada Çamlıhemşin’de yapılacak elektrik santralının Türkiye Cumhuriyeti’ne çöreklenmiş
‘ticaret-siyaset-devlet’ üçgeninin bir sonucu olduğunu yazıyordu.

Çevre Etki Değerlendirme Raporu’nun verilişi ile Başbakan’ın santralın temelini atışının aynı güne rastlaması da birçok okuyucumuzun dikkatini çekmiş.
Radikal muhabirlerinin araştırmaları santralı ‘yap-işlet-devret’ modeli ile inşa edecek olan şirket sahiplerinin ANAP ile yakın ilişkiler içinde bulunduğunu ortaya koyuyor.
Eski bir ANAP’lı yöneticinin santral için kamulaştırılacak bölgede geniş topraklara sahip olduğu da arkadaşlarımızın tespitleri arasında.
Bütün bunlara yangından mal kaçırırmışçasına atılan temel de eklenince insan, gerçek amacın bölgede bir santral yapmak mı, yoksa parti yandaşlarına yeni mali kaynaklar yaratmak mı olduğu konusunda tereddüde düşmeden edemiyor.
Önce santral inşaatının nelere mal olacağını bir kez daha hatırlayalım:
Çamlıhemşin’deki Fırtına Vadisi Türkiye florasının yüzde 28’ini oluşturuyor. Bu özelliği ile Fırtına Vadisi dünya çapında korunmada öncelikli olarak kabul edilen 200 bölgeden biri.
İnşaat bölgedeki 2 bin 460 değişik türden bitkinin sonu demek. Kesilecek olan 56 bin ağaç ile yeraltı tünellerine alınacak sudan kaynaklanan iklim değişikliklerinin neler olabileceği doğru dürüst etüt bile edilmedi.
Fırtına Vadisi’nde yapılacak olan hafriyatın açıklanandan çok daha fazla olacağı da bir başka gerçek.
Bugün bir aracın zor geçtiği yollardan tonlarca ağırlık taşıyan hafriyat kamyonlarından günde 400-500 tane geçecek. Bu, vadide yeni yolların açılması, mevcutların genişletilmesi ve yeni hafriyatların yapılması demek. Bu ek hafriyatın vadideki doğal yaşamı etkilememesi de mümkün değil.
Tünellerin açılması için 700 tondan fazla dinamit patlatılacak. Bölge birinci derecede heyelan bölgesi, bu biliniyor. Bölgede toprak kalınlığı birçok yerde 20 santimetrenin üzerinde değil. Patlamanın yol açacağı heyelan santral alanı dışındaki bölgelerde de doğal yaşamın sonu demek.
Fırtına Vadisi dünya çapında kuş koruma alanı olarak 217 hassas bölgeden biri. Sadece bu bölgede yaşayan iki kuş türünün geleceği tehlikede. Aynı şekilde derede yaşayan ‘denizalası’ isimli balık da neslinin tükenmesi tehlikesi ile karşı karşıya.
Santralın Türk halkına gerçek maliyeti bunlar.
Bu maliyet karşılığında kazanılacak olan şey ise yılda 360 megawatt elektrik. Türkiye’nin şu andaki üretiminin binde 4’üne karşılık geliyor. Yani santral Türkiye’nin enerji açığına bir çözüm olmadığı gibi, santral inşasından vazgeçmek de ne kısa vadede ne de uzun vadede bir kayıp değil.
Buna karşılık inşaatı yapacak olan ve sahipleri ANAP’a yakınlıklarıyla tanınan şirket yılda 25 milyon dolar kazanacak. Yani İstanbul Boğazı’ndaki lüks villalardan yılda 10 tane alabilecek bir miktar.
Bir feda etmek zorunda kalacağımız doğal zenginliklere bakın bir de kazanılacak olan paraya… Değer mi?
Çamlıhemşin Fırtına Vadisi biz Türklerin ortak serveti. Gitmesek de, görmesek de orası bizim.
Yalnızca yöredeki değil, bütün ülkedeki sivil toplum kuruluşlarının ve tek tek bireyler olarak hepimizin görevi bu katliama karşı çıkmaktır.
İş işten geçtikten sonra ah vah etmek bu tabiat harikasını geri getirmeye yetmez. Bu katliama göz yuman, teşvik eden siyasetçileri gelecek seçimlerde cezalandırmak da yok edilecek vatan parçasını bize geri kazandırmaz.
Bütün gücümüzle bu katliama karşı çıkmak zorundayız. Bunu kendimiz için, çocuklarımız için, ülkemiz için yapmak zorundayız.