RADİKAL

Çankaya'da bir çevreci var

 Cuma günü öğle yemeğinde Çankaya’ya davetliydik. Okuyucular, gazete yönetici ve yazarlarının Çankaya’ya davet edilmesine, orada yemekler yenmesine, Cumhurbaşkanı ile çekilen poz poz fotoğrafların gazetelerde abartılı büyüklükte yayımlanmasına artık alıştılar.

Ancak izleyebildiğim kadarıyla okuyucuların alıştığı bu duruma bazı gazeteciler hâlâ pek alışabilmiş değiller.
Cumhurbaşkanı aklındaki bir programa uygun olarak kendisine yapılan görüşme başvurularını yine aklındaki bir sırayla kabul ediyor. Gazetecilerin, Cumhurbaşkanı ile görüşme yapmak istemelerinde elbette yadırganacak bir durum yok. Benim yadırgadığım bunun sanki sadece o gazete ve o gazeteciler için özel bir uygulama gibi sunuluyor olması.
Mesela şöyle manşetler atılıyor: ‘The Mardin Telegraph’a Çankaya’da özel birifing’.. Ya da ‘Antalya Enquirer Köşk’teydi!’ gibi..
Neyse lafı uzatmayalım, cuma günü öğle yemeğinde Çankaya’da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından kabul edildik. Yaptığımız mülakatı ve İsmet Berkan ile Bilal Çetin’in bununla ilgili yorumlarını bugün zaten okuyacaksınız. Tekrara yol açmamak için ben sadece Köşk izlenimlerimi aktarmak istiyorum.
Demirel, Anadolu geleneklerine uygun olarak her zaman iyi bir ev sahibi olmuştur. Konuklarını sıkmaz, konuşkandır, fıkralar anlatır, herkesin yemeğini yediğinden emin olmak ister, ikramcıdır. Ama cuma günü gördüğüm Süleyman Demirel her zamankinden biraz daha fazla neşeliydi. Acaba Güniz Sokak’taki eski eve taşınma ihtimalinin bir süre için daha ortadan kalktığının anlaşılmasından mıydı bu neşe, bilemiyorum.
Yemekten önce Köşk’teki çalışma odasının önündeki salonda ‘açtığı sergisini’ gezdirdi. Değişik ülkelerden gelen armağanlar, Gürcistan’da kendisine verilen ülkenin en yüksek nişanı ‘Altın Post’ ve beratı, değerli ve ender bulunan kitaplar bu sergide yer alıyor. Benim dikkatimi en çok çeken şey ise serginin yer aldığı masanın en ucunda duran bir oyuncak oldu.
Bu bezden yapılmış bir Akdeniz Foku’ydu ve yüzgeçlerinin arasına sıkıştırılmış bir pankart taşıyordu. Pankartta ‘Bizi de kurtar Baba’ yazılıydı. Demirel bir eliyle yumuşak tüylü bu foku okşarken sanki çocuğundan söz ediyor gibiydi. “Bunlardan sadece 70 tane kaldı. Onları korumamız, çoğalmalarını sağlamamız lazım” dedi. Çankaya’da bir çevrecinin oturduğunu fark etmek doğrusunu isterseniz beni memnun etti.