Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Demirel'den çok şey mi bekliyorum?

Başta hükümet ortakları olmak üzere herkes Anayasa’da ve Türk Ceza Kanunu’nun 312. maddesinde yapılacak değişikliklerin ‘kişilerle ilgili’ olmadığını söylüyor, ama buna kendilerinin bile inandıklarından emin değilim.

Herkes biliyor ki cumhurbaşkanlarının görev süresini 5 yıl ile sınırlayan ve ikinci kere seçilme olanağı tanıyan Anayasa değişikliğinin bir tek amacı var: Süleyman Demirel’i yeniden seçmek!
Yine herkes biliyor ki 312. maddede yapılması istenen değişikliğin bir tek amacı var: Necmettin Erbakan’ı kurtarmak!
Süleyman Demirel 7 yıl önce cumhurbaşkanı seçildiğinde bir kere için bu göreve getirildiğini, süresinin sonunda ikinci kez seçilmesine imkân olmadığını biliyordu.
Bütün bu görev süresi boyunca gerek Süleyman Demirel’in ağzından gerekse parti liderlerinden 7 yıllık cumhurbaşkanlığı süresinin fazla olduğuna ilişkin bir tek söz işitmedik. Taa ki Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin uzatılması fikri açıkça konuşulana kadar.
Aynı şekilde Necmettin Erbakan ve Tayyip Erdoğan mahkûm olana kadar 312. maddeye ilişkin bir rahatsızlığın ifade edildiğine de tanık olmadık. Hatta bir önceki dönem demokratikleşme ile ilgili yapılmak istenilen düzenlemelerin bizzat Necmettin Erbakan ve arkadaşları tarafından nasıl engellendiğini de gayet iyi hatırlıyoruz.
Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin uzatılması gereğinin ‘istikrar’ın sürmesi ihtiyacından kaynaklandığı da yetkili ağızlarca defalarca ifade edildi.
İstikrardan kasıt şu: Demirel Köşk’ten inerse rahat durmaz. Kendisi rahat dursa çevresindekiler rahat durmaz ve bir süre sonra Güniz Sokak merkez sağda yeni bir siyasi oluşumun odak noktası haline gelir. Ciddi bir liderlik sorunu yaşayan merkez sağın bu yeni muhalefet odağının baskısına ne kadar dayanabileceğini kestirmek güç. Sonunda hükümetin küçük ortağını da içine alacak bir kargaşa ve belirsizlik dönemi doğabilir, bu da ciddi ekonomik kararlar almış hükümetin yıkılmasına kadar varabilecek sonuçlar doğurur.
Bu kehanetin gerçekleşme olasılığının ne olduğunu tartışmak bile gereksiz. Olabilir de olmayabilir de..
Benim hayret ettiğim konu esasen şu: Yıllarca başbakanlık yapmış, askeri darbeler atlatmış, yedi yıl ülkenin en üst makamını başarıyla doldurmuş Süleyman Demirel’in bu iddialara karşı çıkmıyor olması. Örneğin şöyle bir demeç asla vermiyor:
“Hayır, ben 7 yıl bütün Türkiye’nin cumhurbaşkanıydım. Bundan sonra görev sürem dolsa bile beni yeniden günlük politikanın içine çekmeye kimsenin gücü yetmez. Ben yapmış olduğum bu görevin onuru ile siyasi yaşamımı tamamlar, köşeme çekilirim. Tecrübelerimden yararlanmak isteyenler için anılarımı yazar, önemli uluslararası konularda çalışmalarıma devam ederim. Ama kimse beni bir daha bir siyasi partinin başında mücadele içinde göremez. Türkiye’ye hizmet aşkım gerektiğinde köşeme çekilmemi sağlayacak gücü bulmama yardım eder. Benden kaynaklanacak bir istikrarsızlığın Türkiye’yi ilerlediği yoldan döndürmesine asla izin vermem.”
Demirel bunları söyleyemiyor. Hatta bu yoldaki sorulara örtülü olarak Güniz Sokak’a gittiği zaman yanıt vereceğini söyleyip, aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmiyor.
Ne dersiniz? Türkiye’nin cumhurbaşkanlığını yapma onurunu taşıyan bir eski politikacıdan çok şey mi istiyorum?