RADİKAL

Dumanlı havayı kim seviyor?

 Tansu Çiller’in, Yüce Divan’a gitmekten kurtulmak için kendisini Refah Partisi’nin kollarına atmasının ardından devletin tepelerinden estirilmeye çalışılan bir rüzgâr var. Buna göre Refah Partisi’nin hükümet ortaklığı, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği için “ciddi bir tehdit” gibi görülüyor. Bugünkü yapısıyla TBMM’de bu hükümeti devirmenin ve yerine Refah Partisi’ni dışarıda bırakan bir hükümet çözümünün mümkün olmadığı da bilindiğinden, Refah ile mücadele biraz “belden aşağı” yöntemlerle yürütülüyor.

“Laik cumhuriyeti” savunmak iddiasıyla ortaya çıkanların bu işteki en büyük umutları da elbette ordu oluyor.

Böylece ordunun “hassasiyetleri”, Meclis’teki iktidar mücadelesinin önemli parametrelerinden birisi haline getiriliyor.

Genelkurmay Başkanı’nın, İran İslam Devrimi ve bu devrim sırasında İran Ordusu’nun tutumu ile ilgili bir kokteylde ayaküstü söylediği sözler gazetelere manşet oluyor.

Refah’a sallanan sopa
Ya da yine bir kokteylde ayaküstü sohbet sırasında her Türkün kolaylıkla söyleyivereceği “Afganistan’dan alınacak dersler var” sözleri gazete manşetlerinde “Refah’a sallanan bir sopa” haline getiriliveriyor.

Cumhurbaşkanı koroya, Meclis’i üniversiteleri açarkenki konuşmalarıyla katılıyor. Böylece sadece ordunun değil, Babamızın da Refah iktidarına geçit vermeyeceğini okuyor, rahatlıyoruz.

Bir tek Mesut Yılmaz, hükümetin Meclis içinde düşürülmesinin mümkün olduğunu; bunun yakında gerçekleşeceğini, darbeye filan gerek olmadığını yaymaya çalışıyor.

Bu işte bir terslik var
Bir ana muhalefet partisi liderinin durduk yerde ortaya çıkıp “Darbeye gerek yok. Biz Meclis’te hallederiz” demesinde mantıklı bir yön görebiliyor musunuz?

Demokratik bir ülkede hükümetlerin Meclis’te kurulup Meclis’te devrileceğini söylemenin neresi haber?

Dünyanın hangi demokratik ülkesinde bir genelkurmay başkanının bir kokteylde söyleyiverdiği sözler gazetelerde manşet yapılıyor?

Bu işte bir terslik yok mu?

Yoksa devletin üst kademelerine verilmiş, ama bizim bilmediğimiz bir “muhtıra” mı var?

Muhtıra ile verilen süreler doldu da Başbakan’ın her zaman yaptığı dış politika saçmalıklarından birisini daha tekrarlaması bahane edilerek hükümet krizi yaratılmaya mı çalışılıyor?

Emir-komuta ters dönebilir
Laiklik konusunda son derece hassas oldukları bilinen komutanların ve ordunun tümünün bu derece ağır bir tahrik altında tutulması çok yanlış.

Emir-komuta düzeninin, tersine etkileşimlere de açık olduğu unutulmamalı.

Ordunun üst kademeleri böylesine bir müdahaleyi istemese bile kendi astlarından gelecek bir zorlamayı görmezden gelebilir mi?

Orduyu böylesine bir iktidar oyununun içine sokmanın çok tehlikeli sonuçlar yaratabileceği unutulmamalı.

Öte yandan böyle bir müdahaleyi ister gibi görünenlerin içinde bir kısım Refah Partilinin de bulunduğu bir gerçek. Kelime oyunlarından yararlanarak kendisini “Hizbullahçı” ilan eden mi ararsınız, yoksa Afganistan’daki Taliban hareketinden Türkiye için çıkarsamalar yapanları mı? Evelallah elimizde hepsi
mevcut!

Refahlı darbeciler
Refah’ın içinde de partinin düzenle uyuşmak ve giderek bir merkez partisine dönüşmek eğiliminde olduğunu hissedenler ve buna gerekirse bir askeri darbe ile düzen dışına itilerek engel olmak isteyenler de var.

Refah Partisi’nin kongresinden sonra bu kesimlerin parti içinde “sert rüzgârlar” estirmesi, yeni provokasyonlara açık bir ortam yaratıyor.

Sözün özü, Ankara’da tehlikeli bir oyun oynanıyor. Bu tehlikeli oyundan kimin kazançlı çıkacağını kestirmek de çok güç. Bildiğim tek şey, böyle bir oyundan zararlı çıkacak olan tek şeyin Türk demokrasisi ve Türk halkı olacağı.