RADİKAL

'Tak Şak Paşa'nın eteklik soruna

 Genelkurmay Başkanlığı döneminde “Çiller tak diye söylüyor, ben şak diye yapıyorum” dediği için adı Tak Şak Paşa’ya çıkan Doğan Güreş ileriki yıllarda yaptıklarından çok söyledikleriyle akıllarda kalacak.

Hatırlayacaksınız, Erbakan’ın Libya gezisindeki rezaletlerden sonra ilk ayağa kalkanlardan birisi de Doğan Paşa’ydı.

0 günlerde henüz Tansu Çiller’den ne yapması gerektiğini öğrenememiş olduğu için Erbakan’ın Libya gezisi ile ilgili olarak muhalefetin vereceği gensoru önergesini destekleyeceğini açıklamıştı.

Daha önce benzer durumlarda başka şey söyleyip, başka türlü davrandığını bilen gazeteciler kendisini sıkıştırınca “Sözümden dönersem bana eteklik giydirin” demeyi de ihmal etmemişti.

Dün, Doğan Güreş sözünden döndü.

Elbette onun bileceği bir iş. Bir milletvekilinin özgür iradesini, Meclis’te istediği gibi yansıtabilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu yüzden eleştirilmesini de doğru bulmuyorum.

Demek ki Doğan Paşa, düşünmüş, taşınmış, bilgisine güvendiği insanlara danışmış ve bu yönde bir karar almış. Tamamen onu ve seçmenlerini ilgilendiren bir durum.

Zaten tepeden inme bir şekilde milletvekili adayı gösterildiği için seçmenine hesap vermek gibi bir sorumluluğu da yok Paşa’nın.

Hatta, “seçmeni zaten Tansu Çiller’di. Böyle davranarak seçmeninin istediğini yapmış oldu” demek bile mümkün.

Eteklik deyip geçme
Benim takıldığım ve bugün sizlerle paylaşmak istediğim şeyler bunlar değil.

Ben Paşa’nın “eteklik” kavramına yüklediği “olumsuz anlam”a takmış durumdayım.

Paşa “sözümü tutmazsam bana eteklik giydirin” derken, bilinçaltındaki “kadın düşmanını” açığa vurduğunun farkında değildi.

Bu sözlerin altında kadınların güvenilmez yaratıklar oldukları düşüncesi yatıyor.

Paşa’ya göre kadınlar o kadar güvenilmez yaratıklar ki, onların verdikleri bir sözü tutmasını beklemek büyük saflık.

Oysa erkekler öyle mi?

Onlar verdikleri her sözü tutarlar, onlara hiç kuşku duymadan güvenebilirsiniz vs.

Bu yüzden kendisine verdiği sözü tutup tutmayacağı sorulduğunda hiç tereddütsüz “o zaman bana eteklik giydirirsiniz” diyor.

Böyle düşünenler Doğan Güreş’le sınırlı değil elbette.

Öyle olmasaydı dilimize “karı kılıklı” gibi bir deyim yerleşebilir miydi? “Erkek” değerlerin yüceltilmesi, buna karşılık kadınların aşağılanması elbette yalnızca bizim toplumumuza özgü bir durum değil.

Bizim toplumumuza özgü olan durum bir milletvekilinin, ortaya çıkıp bütün kadınları aşağılayan bir sözü rahatlıkla söyleyebilmesine karşın, buna bir tepki görmemesi olmalı.

Gencay Hanım’a 501
Öte yandan dün meydana gelen bir başka ilginç gelişme daha var.

Tıpkı Doğan Güreş gibi, Erbakan’ın Libya gezisini onaylamadığını söyleyen bir başka milletvekilimiz ise sözünde sonuna kadar duracağını gösterdi ve partisinden istifa etti.

Gencay Gürün’den söz ediyorum.

Onun da “seçmeni” esas olarak Tansu Çiller’den başkası değildi. Üstelik o etekliği günlük yaşamında rahatlıkla giyip, ortalıkta dolaşabilecek olmasına rağmen sözünden dönmedi.

Acaba bu yüzden bundan sonra pantolonla dolaşması mı gerekecek? Pantolonla dolaşacaksa 501’in “dişi”ler için olanını mı, yoksa erkekler için olanını mı tercih edecek?

Doğan Paşa bu konuda ne düşünüyor? Tansu Hanım’a danışıp bu konuda da bir açıklama yapabilir mi?

Bari çorap da giysin
Merak ettiğim bir diğer husus da şu: Doğan Paşa madem ki artık eteklikle dolaşacak, acaba ne tür bir etek seçmeli?

Tansu hanım gibi diz altına kadar inen ve “milliyetçi muhafazakâr” çizgisine uygun bir “tesettür” eteği mi, yoksa İskoç köylülerinin giydiği kiltler gibi bir şey mi tercih ediyor?

Eteklikten açıkta kalan bacaklarının kıllı görüntüsünün halkın ve bu arada elbette ki Tansu Hanım ile Necmettin Bey’in göz zevkini bozmaması için acaba kalın bir de çorap giymeyi düşünmez mi?

Biraz özel olacak ama merak ettiğim bir şey daha var: Acaba Doğan Paşa’nın hanımı, kadınlara böylesine güvensiz olan bir adamla aynı hayatı nasıl paylaşıyor?