Arkan'dan Apo'ya..
Yiğit adıyla anılır derler.. ‘Sırp Kasabı’ adıyla anılmanın nasıl bir yiğitlik olduğunu, savunmasız kadınları, çocukları, gençleri sadece başka bir dili konuştukları ve başka bir kitaba inandıkları için öldüren birisinin nasıl bir ‘yaratık’ olması gerektiğini artık siz düşünün.
Sırp Kasabı Arkan, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra aranan savaş suçlularının belki de en aşağılıklarından biriydi. Geçtiğimiz cumartesi günü Belgrad’da bir silahlı saldırı sonucunda öldürüldü. Bir su testisi daha su yolunda kırıldı.
Bir gün yakalanıp her şeyi anlatabileceğinden korkan eski suç ortaklarınca öldürüldüğü tahmin ediliyor.
Sırbistan gibi korkunun hüküm sürdüğü bir ülkede başka bir ihtimal olabileceği zaten kimsenin aklına bile gelmiyor. Böyle bir şey olabilmesi de imkânsız gibi.
Cumartesi günü Arkan’ın öldürüldüğü haberini aldığımdan beri çelişkili duygular içindeyim.
Bir yanım iyi oldu diyor. Bir insanın ölümüne sevinilmeyeceğini elbette biliyorum. Ama o bir insan değildi ve insanlar gibi yaşamaya hakkı yoktu diye düşünmeden edemiyorum.
Öte yandan bunun kolay bir ölüm olması beni rahatsız ediyor. Arkan bu kadar kolay ölüp, kurtulmamalıydı diye düşünmeme de engel olamıyorum.
Yakalanmalı, suç ortaklarını ele vermeli ve ömür boyu bir deliğe tıkılıp orada her gün ölmeliydi diye düşünüyorum.
Ölene kadar tıkıldığı delikten çıkamayacağını bilerek yaşamalı, gece kâbuslarında öldürdüğü çaresiz insanları görmeli, uyanık kaldığı her an yaptıklarıyla yüzleşip her gün yeniden ölmeliydi diye düşünüyorum.
Benzeri bir insanlık suçlusu şu anda İmralı’da bir odada yaşıyor. Minicik bebeklerin, savunmasız öğretmenlerin, binlerce güvenlik görevlisinin, on binlerce Kürdün ölümünden birinci derecede suçlu birisi o: Abdullah Öcalan.
Hakkında verilen idam cezası uluslararası yargı süreci tamamlanana kadar askıya alınmış bir insanlık suçlusu.
Sabah yataktan kalktığında hakkındaki cezanın her an infaz edilebileceğini düşünerek her gün yeniden ölen birisi..
Ülkemizin Güneydoğu’sunu kana bulayan hain savaşta yakınlarını kaybedenler Apo hakkındaki ölüm cezası askıya alındığından beri çok büyük tepki gösteriyorlar. Kaybettikleri yakınlarının ruhlarının rahat etmesi için cezanın bir an önce infaz edilmesini istiyorlar.
Bu hain savaşta yakınlarını kaybedenlerin bir an durup düşünmeleri gerek: Hangisi Abdullah Öcalan için daha büyük ceza? Zaten ruhen ölmüş bir insanı öldürüp onu bu dertlerinden bir anda kurtarıvermek mi? Yoksa yaşadığı her saniye yaptıklarının vicdani yüküyle baş başa kalması mı? Bir daha asla normal insanların arasına dönemeyeceğini, ömrünün sonuna kadar tıkıldığı delikten çıkamayacağını bilerek her gün yeniden ölmesi mi?
Ben insanlığa karşı suç işleyenlerin rahatça ölüp kurtulmalarına taraftar değilim.