RADİKAL

Dünya dönüyor, Türkiye'nin önemi böyle anlaşılıyor!

 WASHINGTON D.C. – Clinton, Mesut Yılmaz’ı Beyaz Saray’dan uğurlarken artık herkesin filmlerden tanıdığı “Oval Ofis”teki dev küreyi eliyle çevirerek şunları söylüyor: Her gün sabah bu küreye bakıyorum ve Türkiye’nin ne kadar önemli olduğunu her sabah daha iyi anlıyorum.

Mesut Yılmaz Türk gazetecilere bu anekdotu anlattıktan sonra düşündüm. Acaba Clinton her gelen yabancı misafirine de aynı numarayı yapıyor mu? Örneğin Şevardnadze’ye de “her sabah bu küreye bakıyorum ve Gürcistan’ın önemini her sabah daha iyi anlıyorum” dedi mi? Ya da Tacikistan’a, Slovenya’ya böyle mesajlar gönderdi mi?

Nedense bu tür “medyatik” açıklamaların hep “rol” olduğunu düşünmüşümdür.

Amerika Başkanı gibi jestlerinin ve küçük esprilerinin karşısındaki insanı ne kadar mutlu yapacağını bilen bir insanın bu tür küçük mutlulukları zaten bin tane derdi olan muhataplarından sakınmayacağını düşünüyorum. Benimki de bir tür ruh hastalığı işte. Rahmetli anneannem “Her şeyin altında bir şey arama” diyerek özlü bir şekilde ifade etmişti bu rahatsızlığımı.

Yılmaz’ın Amerika gezisinin artık sonuna geldik. Yarın öğleden sonra Yılmaz, gezisini tamamlayacak ve Türkiye’ye dönecek.

Bu sene Fenerbahçe’nin maçlarının çok büyük bölümünü izledim. (Ne alaka diyeceksiniz, ama yakın alakası var, az sabır.) Seyrettiğim maçlardan sonra hele Fenerbahçe galip de gelmişse en sevdiğim şey sabahları gazetelerdeki maç yorumlarını okumaktır. Bazen o yorumları okurken, “Ben başka bir maç mı seyrettim” diye kendimden kuşkuya düştüğüm olur.

Dün İstanbul’dan fakslanan gazete sayfalarını okurken de aynı duyguyu yaşadım: Acaba ben Amerika yerine başka bir yere mi geldim ve Mesut Yılmaz’a benzeyen bu adam Türkiye Başbakanı değil de bir başkası mı?

Birçok gazetenin haberi “Yılmaz ABD gezisinde istediğini aldı” şeklindeydi. Böyle durumlarda Amerikalılar gibi yaparım. Bir kâğıda büyük bir T harfi çizer sol tarafa beklenenleri, sağ tarafa alınanları yazar, iki tarafın eşitliğine bakarım.

Bizim gazeteler böyle yapmış olsalardı o başlıkları dayatmak zorunda kalmazlardı.

Gezinin Türkiye açısından en önemli kazanımı hiç kuşku yok Hazar petrolleri ile Orta Asya doğal gazının Akdeniz’e Türkiye üzerinden indirilmesi görüşünün Amerika tarafından da açıkça desteklendiğinin gösterilmesi oldu. Önümüzdeki yıl bu konuda siyasi bakımdan çok daha hızlı ve olumlu gelişmeler bekleniyor.

Ancak öteki konularda boru hattı kadar önemli gelişmeler olmadı. Hatta Türkiye bu konularda eli boş dönüyor.

Amerikan yönetimi insan hakları konusundaki kaygılar nedeniyle Kongre’nin silah ve helikopter satışına koyduğu engelleri kaldıramayacağını açıkça belirtti.

IMF Türkiye’nin beklentilerine yanıt veremedi. En az üç ay daha görüşmeler sürecek ve bir sonuç alınıp alınmayacağını göreceğiz. Yılmaz IMF ile görüşmelerin uzamasında siyasi kaygıların rol oynadığını açıkladı. Bu üç ay içinde Türk hükümetinin siyasi tercihlerinde nasıl bir değişme olacak, doğrusunu isterseniz ben pek anlayamadım. Öyle görünüyor ki Türkiye IMF ile anlaşmakta çok güçlük çekecek ve bu da seçim dahil bir dizi önemli gelişmeyi beraberinde getirecek.

Türkiye açısından en önemli konulardan birisi de tekstil kotalarıydı. Türkiye tekstil kotalarının artırılması isteğine de karşılık bulunmadı.

Bu anlattıklarımı şimdi bir T cetveline uygulayın bakalım. Türkiye istediğini almış mı, almamış mı? Amerika gezisi başarılı mı geçmiş, başarısız mı?

Haksız mıymışım ben başka bir geziye mi geldim diye düşünmekte?