RADİKAL

Emeklilik yaşı

 Sigortalı olarak çalışmaya ‘başladığımda daha üniversitede öğrenciydim. Gazetecilere yasa gereği olarak sigortalı olarak çalıştıkları her on iki aylık süre için ek üç aylık bir “itibari hizmet” süresi de veriliyor. Bunun anlamı şu: Başkalarının 25 yıl çalışarak kazandıkları emeklilik hakkı, biz gazetecilere 20. yılın sonunda veriliyor.

Şu anda 41 yaşımdayım ve yasaya göre emeklilik hakkını kazanmış durumdayım.

Yani istersem emekli olabilir, geride kalan ömrümü çizgili pijamalar giyerek, yeni kuşak gazetecileri bu işten hiç anlamıyorlar” diye eleştirerek geçirebilirim.

Hatta emekli ikramiyemle Kuşadası’nda bir ev alıp yazmayı hep hayal ettiğim romanımı yazarak, çekmeyi tasarladığım filmin senaryosunu oluşturarak kendime yepyeni bir hayat da kurabilirim. İstersem bir başka mesleği seçer ve – şu andaki sağlık durumuma bakarak söylüyorum – o işten de emeklilik hakkını kazanana kadar yeniden çalışabilirim.

Komik bir hayal gibi görünüyor, ama değil.

Bunu yapamıyor olmamın tek nedeni alacağım emekli maaşının bugünkü hayat düzeyimi korumama yetmeyecek olması. Tahsil hayatının daha başında olan bir kızım var ve ben en azından o eğitimini tamamlayıp kendi ekonomik özgürlüğünü kazanana kadar çalışmak zorundayım.

Bu konuda hiç de yalnız değilim. Benim gibi daha yüzbinlerce insan, yeni bir çalışma hayatına başlayabilecek yaşta olmalarına rağmen emekli olmaya cesaret edemiyor. Çünkü alacakları emekli maaşı, geleceğe güvenle bakmalarına, çocuklarına bir gelecek kurmalarına yetmeyecek kadar düşük.

Bunun için de devleti eleştirmiyorum. Çünkü bugün ülkemizdeki aktif sigortalıların emekli sigortalılara oranı ikinin altına düşmüş durumda. Yani çalışmakta olan üç – dört kişiden kesilen primlerle iki tane emeklinin maaşının ödenmesine çalışılıyor. Bu yetmediği için de devlet her yıl milli gelirin yüzde üçünü hiçbir ekonomik verimliliği olmayan bu alana ayırmak zorunda kalıyor. Bu, devletin finanse etmek zorunda kaldığı kamu açığının üçte birine karşılık geliyor.

Bu yüzden hem emekli maaşları istenilen yeterli düzeye yükseltilemiyor, hem de devlet hastalık primi kestiği kişilere yeterli bir sağlık hizmetini ulaştıramıyor. Yaşını başını almış insanlar saatlerce, günlerce hastane kuyruklarında bekliyor, hizmetin kalitesi bir türlü yükseltilemiyor.

Bunu düzeltmenin yolu sosyal güvenlik sisteminde kapsamlı bir reformdan geçiyor. Ancak bunun da önünde çeşitli engeller var. Sendikaların direnişinin yanı sıra hükümete dışardan ve içeriden destek veren iki sosyal demokrat partinin görüşü, sorunun çözümünde emeklilik yaşının yükseltilmesine dayanan yolların kullanılmaması.

Bu durum bizde popülizm ile sosyal demokrat politikaların birbirine karıştırıldığının en iyi örneği.

Hem yeterli olmayan sağlık hizmetlerinden ve emekli maaşlarının azlığından yakınıyoruz hem de sorunu çözecek kapsamlı bir reformu günlük politik ve sendikal çıkarlar için engelliyoruz.

Bugün emeklilik yaşının yükseltilmesine karşı çıkanların çok büyük bölümünün emeklilik yaşına geldikleri ve emekli olmaya hak kazandıkları halde neden emekli olmadıklarını gerçekten merak ediyorum.

Bu kesimler kendilerine karşı bu sorunun dürüst cevabını verdikleri gün, kapsamlı ve kalıcı bir çözüme ulaşmamız daha kolay olacak.