RADİKAL

Muz Cumhuriyeti

 Eşber Yağmurdereli’nin çeşitli hukuki dalavereler çevrilerek serbest bırakılması, Türkiye Cumhuriyeti’nin hem bir hukuk devleti olmadığını hem de iktidarın düşünce özgürlüğü konusunda iddia ettiği kadar gönüllü olmadığını ortaya koyan bir turnusol kâğıdı görevi yaptı.

Bu sözlerde ilk bakışta bir çelişki var gibi görünüyor: Hem Türkiye’nin demokratik bir ülke olmasını, insanların düşünceleri nedeniyle hapse atılmamalarını savunuyorum, hem de Eşber Yağmurdereli’nin hukuki katakullilerle serbest bırakılmasına karşı çıkıyorum.

Eşber Yağmurdereli’nin hukuki geçerliliği son derece tartışmalı bir kararla serbest bırakılması, Türkiye’de düşünce özgürlüğü sorununu ortadan kaldırmıyor.

Yağmurdereli’nin bir insan olarak şanssız kaderi bahane edilerek, Türkiye’de insanların düşünceleri nedeniyle mahkûm edildikleri gerçeği gözlerden saklanmaya çalışılıyor.

Türkiye Cumhuriyeti şu anda kendi vatandaşlarını açıkladıkları bazı düşünceleri nedeniyle hapse atan ve bu nedenle şu anda da bir çok insanını hapiste tutan bir devlet.

Dün ölüm yıldönümünde andığımız Atatürk’ün bizlere gösterdiği en önemli hedef ‘muasır medeniyetler düzeyine çıkmak’tı. Türkiye bugün o. medeniyetlerin bir hayli uzağında bulunuyor.

Bir İngiliz, bir Fransız, bir Alman düşündüğünü söylediği için hapse atılmıyor, ama Türkiye kendi vatandaşlarına bu hakkı çok görüyor.

Hükümet iktidara geldiği günden beri Avrupa’nın bir parçası olmak konusunda iddialı mesajlar veriyor, ancak iş düşünce özgürlüğüne gelince bir tek Eşber Yağmurdereli’nin salıverilmesinin görüntüyü kurtardığına inanıyor. Konuyu taa temeline inerek çözme cesareti gösterilemiyor.

Demek ki Türkiye, demokratik hukuk kurallarının geçerli olduğu değil, başbakanların ya da başka ilgili makamların emirle bazı insanları hapiste tutabildikleri, bazı insanları ise serbest bırakabildikleri bir ‘muz cumhuriyeti’ymiş.

Yağmurdereli’nin bir toplantıda açıkladığı sözleri nedeniyle hapse atılmasının toplumun çok büyük kesimlerinde bir Vicdan’ problemi yarattığı gerçek. Ama bu vicdan problemini yaratan şey Yağmurdereli’nin fiziksel özürü değil, düşüncesinden dolayı hapse atılması olmalıydı.

Yarın benzeri düşünceleri yüzünden hapse atılan insanları hangi ‘özüre’ dayanarak serbest bırakabileceğiz? Türklerin de çağdaş başka milletler gibi düşüncelerini serbestçe açıklama hakları yalnızca sahip oldukları özürle mi sınırlı?

Sorun tutukluların sağlık durumlarının çok ötesinde önem taşıyor. Ve bu sorun geçici hukuki numaralarla değil, düşünce özgürlüğünün tüm kural ve kurumlarıyla Türk demokrasisinin içine yerleştirilmesiyle çözümlenebilir