Günlerdir sürdürülen tartışmayı anlamak aslına bakarsanız bu tür şeylere fazlasıyla alışkın olan biz Türkler için bile kolay değil.
Başbakan Bülent Ecevit ve ANAP lideri Mesut Yılmaz, Abdullah Öcalan hakkında verilen idam cezası ile ilgili olarak TBMM’de yapılacak oylamanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararına kadar ertelenmesini savunuyor. Buna karşılık MHP kanadının tezi ise mahkeme kararının TBMM’ye getirilmesi, oylandıktan sonra infazın AİHM kararına kadar Cumhurbaşkanlığı’nda ya da ‘infaz savcılığında’ bekletilmesi..
MHP’nin bu tutumunu anlamak siyasi bakımdan aslında zor değil.
MHP ilk günden beri Öcalan hakkındaki kararın infazını savunuyor. Dolayısıyla infaz bekletilecekse bile bunun partilerin TBMM’deki tutumları açıklığa kavuştuktan sonra yapılmasını istiyor. Böylece özellikle FP kaynaklı siyasi sıkıştırmadan kurtulabileceğini, tabanına ‘biz elimizden geleni yaptık’ diyebileceğini hesaplıyor.
Koalisyonun üç partisi de idam cezasının infazının Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği ile ilgili gelişmeleri sabote edeceğinin farkında. Aynı şekilde sözleriyle AB’den yana olduklarını açıkça ortaya koyan DYP ve hatta FP de bu infazın sonuçlarının neler olabileceğini biliyorlar.
DSP ve ANAP dışında herkes hem Avrupa’dan ve tam üyelik sürecinin kesilmemesinden yana hem de idam cezasının TBMM’de onaylanmasından yana.. Çelişki işte burada..
DSP ve ANAP’ın tutumu ise sorunu kesin olarak çözmekten çok 1,5-2 yıllık bir sürece yaymayı ve vakit kazanmayı hedefliyor. Bütün bunlar bir arada nasıl olabiliyor, bunu anlamak gerçekten güç.
DSP ve ANAP’ın istediği gibi de olsa MHP’nin ya da muhalefetin tercih ettiği gibi de olsa infazın AİHM kararı sonuna ertelenmesi hangi amaca hizmet ediyor? AİHM kararından sonra cezanın rahatlıkla infaz edilebileceği ve bunun Türkiye-AB ilişkilerini etkilemeyeceği mi varsayılıyor?
Tartışmanın ne kadar boş bir konu üzerinde yürütüldüğü, görüldüğü gibi çok açık.
Türkiye, taa Tanzimat’tan beri tercihini Avrupa’nın bir parçası olmak yolunda kullandı. AB’ye tam üyelik sürecinin Helsinki’de başlaması ile birlikte bu tercih hükümet tarafından açıkça ortaya bir kez daha kondu ve muhalefet partileri de bu tutumu desteklediklerini açıkladılar. Kimse AB’ye tam üyelik sürecinin kesilmesini savunmuyor.
Bu şu demek: Bütün Avrupa idam cezalarını mevzuatından çıkarırken Türkiye hâlâ idam cezalarının verildiği bir ülke olarak kalamaz.
Dolayısıyla yapılması gereken şey mevzuatımızdaki idam cezasının örneğin ağırlaştırılmış müebbet hapisle yer değiştirmesini sağlamak. Dün MHP liderinin üçlü zirveye götürdüğü bir öneri de bu. Eğer bu öneri genel bir kabul görür ve TBMM’de idam cezasının kaldırılması ile ilgili bir yasa teklifi gündeme gelirse; kimin gerçekten Avrupa’dan yana, kimin gerçekte Avrupa’ya karşı olduğu da daha açık ortaya çıkacak.
Çözüm, Abdullah Öcalan’ın cezasının infazının ertelenmesi değil, MHP’nin önerdiği gibi mevzuatımızdan idam cezasının tümüyle çıkarılmasının sağlanmasındadır..