Pashagalaşamdan’lardan birinde geçtiğimiz pazar bir röportaj okudum. “Güzel VJ Yeliz Yeşilmen”in VJ’lik yapmadığı bir anda çekilmiş sereserpe fotoğraflarına eşlik eden bir röportaj.
Yeliz Yeşilmen (herhalde takma bir isim olmalı, ad-soyad uyumunun bu kadarı da artık gerçek olamaz diye düşünüyorum) ne tür bir erkekle birlikte olmak istediğini şöyle anlatıyor:
“Birlikte olacağım insan çok renkli olmalı, kendini sürekli yenilemeli. Bana sürprizler yapmalı, beni şaşırtmalı. Koordinasyon yeteneği olmalı.”
Çok renkli, kendini yenilemeyi bilen, sürprizlerle karşısındakini şaşırtıp her seferinde kendisine yeniden hayran bırakan bir sevgiliyi kim istemez? Tabii ki herkes ister, erkek ya da kadın bu durum değişmez.
Benim takıldığım husus üç kelimelik son cümle. Koordinasyon yeteneği!
44 yıllık hayatımda sayıları çok olmasa da sevgililerimde böyle bir özellik aramak hiç aklıma gelmemişti. Eminim benim gibi çaresiz ve cahil milyonlar da bu hatanın bedelini her gün özel hayatlarında ödüyorlar, ödemeye de devam edecekler.
Bizim kuşağa eşgüdüm-koordinasyon dendi mi tüylerimizin havaya dikilmesi kaçınılmaz. Ecevit’in 12 Eylül öncesi ‘hümanist’ sıkıyönetiminin yarattığı ‘eşgüdüm merkezi’ni hatırlatıyor nedense bana. Ama konumuz siyaset değil, bu konuya fazla takılmamaya çalışıyorum.
Bir sevgilide koordinasyon yeteneği neden aranır? Bir haftadır yanıt bulmaya çalıştığım soru bu.
İlk aklıma gelen şu: Koordinasyon yeteneği olsun ki aynı anda birden çok kadınİ/erkeği idare etmesi mümkün olabilsin. Aynı gün, aynı saatte ayrı ayrı yerlerde randevular vermesin. Hatta aynı gün, aynı saatte ve üstelik aynı yerde randevu vermeyi aklından dahi geçirmesin. Hepsini/hepimizi güzelce idare etsin, kimse kimseden haberdar olmasın, kuşkulanmayı aklından bile geçirmesin. Kimsenin karizması çizilmesin…
Koordinasyon yeteneği olsun ki iyi bir düzen kursun, o düzenin içinde mutlu mutlu yaşayıp gidelim. Dışarda olup bitenler bizi etkilemesin. O koordinasyon yeteneği ile düzenimizi mükemmelleştirsin, dış etkilerin bunu bozmasını engellesin. Roland Barthes, Bir Aşk Söyleminden Parçalar’da ‘düzenini kurmuş’a ‘sistemato’ diyor. Yeliz Hanım, Barthes okumak zorunda olmadığı için bunu ‘koordinasyon yeteneği’ diye tanımlıyor olabilir.
‘Sistemato’lar kendilerine bir yaşam çerçevesi kurarlar. Bir yaşam yapısı… Hayatlarındaki herkesin bu yapı içinde tarif edilmiş iyi kötü bir yeri vardır. Eşler, sevgililer, üçlüler, hatta marjinalliklerinin içinde iyice kaybolmuş marjinaller..
Barthes bu ‘yapılarda’ mutluluk olmadığından hiç kuşku duymaz. Ama her yapının da aynı zamanda ‘oturulabilir’ olduğunu kabul eder. Şöyle yazar: “Beni mutlu etmeyen yerde de pekâlâ oturabilirim; hem yakınıp, hem sürdürebilirim; katlandığım yapının anlamını yadsıyabilir ve kimi gündelik parçalarının (alışkanlıklar, ufak tefek hazlar, küçük güvenlikler, çekilebilir şeyler, geçici gerilimler) içinden fazla tiksinmeden geçebilirim. (Hatta) bundan haz bile alabilirim.”
Gördünüz mü VJ Yeliz Hanım bizi nerelere getirdi. Etrafımdaki evli çiftlere bakıyorum, neredeyse kahir ekseriyeti ‘sistemato’ olmuş, farkında bile değiller.