Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Fenerbahçe forması deyip geçme

Kolayca tahmin edebileceğiniz gibi kızım Yasemin de büyük dedesi, dedesi, babası, amcası, halası, büyük amcaları, büyük kuzenleri gibi ‘bileğini kessen sarı-lacivert kan akan’ türden bir Fenerbahçeli oldu.
Fenerbahçe’nin maçı Kadıköy’deyse hiçbir maçı kaçırmıyor. Bu yüzden bir de yıllık kart aldık ona. Yasemin ne de olsa kız çocuğu.

Maç günleri sabah saatlerinden itibaren kimlerin oynayacağı, kimin cezalı ve sakat olduğu gibi ‘temel problemlerin’ yanı sıra o gün nasıl giyinileceği de belli başlı tartışma konularımız arasında.
Çünkü hava nasıl olursa olsun o üzerinde bir Fenerbahçe forması ile maça gitmek istiyor. Dolayısıyla formasının içine giyeceği kazaktan pantolonuna kadar her şeyin ‘sarı-lacivert’ uyumuna aykırı düşmemesi gerekiyor. Elbette her sezon değişen forma reklamına göre yeni bir forma da almak gerekiyor. Ama yeni Fenerbahçe formasının renklerinin ‘gerçek’ olmadığına inanıyor ve henüz bu problemi çözemedik.
Son yıllarda Türk takımlarına musallat olan hastalık Fenerbahçe’yi de etkisi altına aldı. Bu en genel tanımıyla takımların eski formalarından rahatsız olmaları diye açıklanabilecek bir hastalık. Sadece Fenerbahçe değil, Galatasaray, Beşiktaş ve Milli Takım da bu furyadan nasibini almış durumda. Bizde geleneği olan bir kurum bulmak çok zor. Bunun en önemli istisnası da futbol kulüpleri. Sadece renkler ve formalar değil, kulüplerin yönetim tarzları, takımların değişen oyunculara ve teknik direktörlere rağmen oyunu sahaya yansıtış tarzları hep bu geleneğin çerçevesi içinde şekilleniyor.
Örneğin Fenerbahçe tarihinin her döneminde yıldızlarının bireysel becerilerinin ön plana çıktığı bir oyun tarzına sahip oldu. Beşiktaş hep ‘Beşiktaş gibi’, Galatasaray da hep ‘Galatasaray gibi’ oynadı, oynuyor. Ama dedim ya şimdilerde ‘değişim’ hastalığı takım formalarını esir almış durumda. Geleneksel Fenerbahçe forması sarı-lacivert çubuklu fanila, beyaz şort ve beyaz çoraplardan oluşuyor. Galatasaray’ın geleneksel forması ise sarı-kırmızı parçalı fanila, beyaz şorttur. Siyah şortun üzerine, beyaz fanila da Beşiktaşlı taraftarların yüreklerinin daha hızlı çarpmasına yol açar.
Son zamanlarda Fenerbahçe sahaya çıktığı zaman takımın üzerindeki formaya bakıyorum da sahaya Ankaragücü mü çıktı diye tereddüt ediyorum. Bir kere lacivert Fenerbahçe laciverti değil. Sarı çok çiğ. Beyaz şort da bu sezon tarihe karıştı. Oysa ortalama bir taraftar klasik Fenerbahçe formasının bile sahaya 1-0 önde çıktığına inanır. Formayı gören rakibin dizlerinin bağı çözülür, paniğe kapılır vs.. Eminim aynı şeyleri Galatasaraylı ve Beşiktaşlı taraftarlar da hissediyorlardır.
Forma deyip geçmeyin. Futbolcuların seyirciyi selamlarken formalarını öpmeleri âdeti kulübün tarihine, taraftarına, değerlerine saygının bir ifadesidir. Futbol dünyasının tarihi kulüpleri formalarını kulübün şanlı tarihinin bir parçası olarak görürler ve onu korurlar. Bu bir ülkenin bayrağı gibidir. Hatta İspanya’da Bask milliyetçiliğinin bir ifadesi olarak tarif edilen Atletic Bilbao kırmızı-beyaz çubuklu formasının üzerine reklam bile almaz. Katalanların kulübü Barselona ilk kez bu sezon, o da formanın koluna (Katalan renklerinin de yer aldığı kulübün armasının bulunduğu göğsüne değil) reklam almayı kabul etti. Kimsenin aklına Manchester United formasıyla oynamak gelmiyor. Brezilya, Arjantin, Peru, Fransa milli takımlarının formaları sponsor değişse de aynı kalabiliyor.
Geçmişlerine değer vermeyen kulüplerin formaları ise bir süredir sponsor firmaların ‘yaratıcı’larının oyuncağı durumunda. Neredeyse yüz yıllık kulüpler, Orta Avrupa’nın sıradan kulüpleri gibi formalarıyla, renkleriyle oynanmasına ses çıkarmıyorlar. Para bir kez daha geçmişin değerlerini esir alıyor.