Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Futbol ve milliyetçilik

Pazar günü Türkiye yeni şampiyonu selamladı. Olayın önemi aslında üç sezon üst üste şampiyon olmaktan kaynaklanmıyor.

Galatasaray bu şampiyonluğu ile Fenerbahçe’nin Türkiye 1. Futbol Ligi kurulduğundan beri elinde bulundurduğu ‘en çok şampiyon olan takım’ unvanına ortak oldu. Her iki takım da bu sezon sonu itibariyle 13’er kez şampiyonluk almış bulunuyor. 13 rakamının uğursuzluğunu hangi takımın kıracağını gelecek sezonlarda göreceğiz.
Her sezon sonunda olduğu gibi bu sezonda da şampiyonluğu kaçıran takımların taraftar ve yöneticileri birçok suçlu bulacaklar. Hakemler ve Federasyon’un tutumu gibi faktörleri elbette ihmal etmiyorum. Ama bunlar, Galatasaray’ın Türkiye liglerinin takım oyunu oynamayı başarabilen tek takımı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Galatasaray öteki takımlara göre her açıdan üstündü ve hakemler bilinen hatalarını yapmamış olsalardı bile sonucun değişmesi büyük bir ihtimalle mümkün olamayacaktı.
Şampiyonluğun belirlenmesinde futbol çevrelerinde çok konuşulan ama spor sayfalarına pek yansımayan bir konu daha var ki, bugün onu yazmak istiyorum.
Milliyetçiliğin Türkiye’de yükselen bir akım olduğunu son seçim sonuçlarıyla bir kez daha gördük. Futbol dünyamızın da kendini bu akımdan soyutlamasının pek mümkün olmadığını söylememe gerek var mı bilmiyorum.
Fenerbahçe, Türkiye liglerinde mücadele eden takımlar içinde kadrosunda en çok yabancı oyuncu bulunduran tek takım. Uche, Högh, Mosheau, Murat Yakın, Baliç, Boliç, Dimas ve Mustafa Doğan’dan oluşan takımın ana çekirdeği Nijerya, Danimarka, Güney Afrika, İsviçre, Bosna-Hersek, Portekiz ve Alman milli takımlarının
oyuncuları. Takımın Teknik Direktörü Löw ve yardımcısı Wormouth da Alman. Kaleci antrenörü Datcu ise Türk vatandaşlığına geçmiş bir Romen. Fenerbahçe bu özelliği ile Avrupa’nın Barcelona, Manchester United, Inter gibi takımlarına benziyor.
Buna karşılık şampiyonluktaki tek rakip olan Galatasaray’da ise sadece Popescu, Hagi ve Taffarel yabancı. Teknik Direktör Fatih Terim ise Türk Milli Takımı’nı da çalıştırmış yerli bir hoca.
Bu tabloya bakınca bazı takımların Fenerbahçe’ye karşı neden acımasızca oynadıklarını ve hakemlerin buna neden müsamaha ettiklerini daha rahat görebiliyoruz. Sezon boyunca kırılan bacaklar, burunlar, kafatası çatlakları gibi ağır sakatlıklar Fenerbahçe’nin başına geldiyse bunun sebebi işte budur. Fenerbahçe bir futbol takımı için klasik problem sayılan kas sakatlıklarından çok, rakiplerinin aşırı sert oyunundan ve hakemlerin buna müsamaha etmesinden kaynaklanan kırıklı sakatlıklarla uğraşmak zorunda kaldı. Daha çok oyuncunun ayağı kırılmadıysa bunu sadece şansa bağlamak gerek.
Rakipleri Fenerbahçe ile mücadele ederken karşılarında bir Türk takımı değil, yabancı bir takım gördüler.
Fenerbahçe’ye karşı çok sert oynayan bazı takımların Galatasaray maçlarında faul bile yapmamış olmaları bu görüşümü destekliyor.
Fenerbahçe uluslararası bir takım olmanın bedelini ödedi bu sezon.
Galatasaray zaten üstdüzey bir takım olmasının yanı sıra sahada bir de bu avantajı kullandı. Milliyetçilik kazandı, enternasyonalizm kaybetti.
Galatasaray’ı kutluyorum.